1994’te İstanbul’da doğan Cemre Necefbaş’ın müziğe ilgisi erken yaşlarda başlamıştır. İlkokul yıllarında çeşitli müzik etkinlikleri için koroya katılarak ilk performansını sergiler. Okuduğu Özel Bilfen İlkokulu’nda 4 sene okul korosunda, sonrasında 4 sene keman çalarak ve vokal olarak orkestrada bulunur. 2007’de NTV’nin UNICEF için gerçekleştirmiş olduğu Çocuklar İçin Şarkı Söylemek Lazım adlı programda sahne alır. İstanbul’da sahne almaya Robert Kolej’deki lise yıllarında RC Orchestra’yla beraber başlayan Cemre, aynı dönemde 2011’de “Akbank Jamzz” yarışmasında bireysel olarak, 2012’de IKSV Genç Caz’da grubu Off Keys’le beraber finalist olur. 2012 Nardis Genç Vokal Yarışması’nda NTV Özel Ödülünü ve Sibel Köse’nin atölyesine katılma hakkını kazanmıştır. İtalya’da Veneto Jazz Workshop ve Boston’da Berklee Five-Week Summer Performance Program’a burslu olarak katılan Cemre, John Ellis, Amy London, Lin Biviano gibi isimlerle Ensemble ortamında ve özel derslerde çalışmıştır.
2013’te Nilüfer Verdi’nin çalıştırdığı MMA Band’e katıldı ve İstanbul’da çeşitli kulüplerde konserler vermiştir. Cemre 2013’ten bu yana New York’ta yaşamaktadır ve The New School for Jazz and Contemporary Music’te tam burslu olarak performans dalında eğitimini tamamlamıştır. Beraber çalıştığı isimler arasında Reggie Workman, Vic Juris ve Jay Clayton yer almaktadır.
Kendi performanslarının da okulun son yılından itibaren yoğunlaşmaya başlar. 2017 baharı gibi gitmeye başladığı çok keyif aldığı bir jam session ortamı bulur. Manhattan’da Mona’s diye bir barda her salı gecesi traditional, New Orleans stili (10 senedir de devam eden) bir jam session yapılmaktadır. İlk gittiği günden sevdiği ve her fırsatta gidip şarkı söylediği bir yer olmuştur Mona’s. Orada geçirdiği vakit sayesinde de başka jam session’lara gitmek için cesaret toplamıştır. Daha straight ahead, New York’un ünlü jazz kulüpleri Dizzy’s, Smalls ve Mezzrow’da da sessionlara katılır.
Hem kadın bir müzisyen hem de bir jazz vokalisti olarak bu gibi mekanlarda ve jam sessionlarda ara sıra önyargıyla karşılaşıldığında bu durumları ve ‘kendini kanıtlamak ihtiyacını’ bir nevi motivasyon olarak görmeye başlar. Jazz standardları repertuarımı geliştirmeye, doğaçlamalarımı zenginleştirmek için çalışmaya ve söylediği standartları daha düşünceli bir şekilde yorumlar.
Aktif bir şekilde jam session’lara katıldığı ortamlarda beraber çaldığı ve anlaştığı bir çok müzisyenle şimdi sık sık New York’ta çeşitli mekanlarda çalmaktadır. Mesela komik bir tesadüfle geçtiğimiz özel bir günde gig’imde sahneyi Grammy ödüllü saksofoncu Linus Wyrsch ve Cyrille Aimee’nin grup arkadaşı davulcu Dani Danor’la paylaşmıştır.
Kendisine ait iki trio projesi vardır. (İkisine de henüz Cemre Necefbas Trio denmektedir.) Gruplardan biriyle daha çok traditional, New Orleans, gypsy jazz repertuarından her ay Manhattan’da Bar Belly diye bir mekanda çalmaktadırlar.
Diğer trio ile ise yaklaşık bir senedir beraberdirler. Gitarda Nick Semenykhin ve basta Josh Marcum bulunmakta. Bu trio başka performansların yanında her ay Manhattan’da Red Room’da sahne alırlar. Yaz sonu, sonbahar gibi bu trioyla beraber bir Live albüm kaydetmeye hazırlanmaktadırlar.
Bir de New School’da tanışıp müzik ruh ikizi diyebileceğim piyanist Clifford Cameron’la bir duo projeleri vardır. Hem kendi yazdıkları özgün müziklerin, hem de çok sevdikleri parçalardan oluşan bir repertuarları bulunmaktadır.
Cemre, New York’taki müzik hayatının iyice hız aldığını hissetmektedir. Kendisini en çok heyecanlandıran şeylerden bir tanesi de kendi müziklerini yazıp aranje ederek bu parçaları sevdiği müzisyenlerle beraber çalmaktır. En son bu fırsat eline geçtiğinde ise New School resitalini sahneye koymuşlardır.