Aslıhan Tüylüoğlu
BEN SANA TEŞEKKÜR EDERİM
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da. (1)
Ülkü Tamer, ilk dönem şiirlerinde, bireysel toplumsal aranışlar içerisinde biriktirdiklerinin şiirini yazmış; daha ilk kitabı Soğuk Otların Altında (1959) ile kendi rengini üretmiş bir şairdir. Şiir sanatını usta şairlerden öğrenmiş, şiirde kurgunun önemini anlamış, yaratıcılığı ve dilde özgünlüğü öncelemiş; içerik olarak da, zaman ve mekân içerisinde yaşanagelen olgu ve olaylarla; kısaca dünyayla ilişkilendirmiştir şiirlerini. Kirlenmemiş insanın gözleriyle, duyarlığıyla, özlemleriyle bakmış yaşananlara. Şiirlerdeki özne (şiirlerdeki olanı biteni yaşayan kişi), algıladıklarına karşı tepkilerini hüzünlenerek, sevinerek, coşarak, özleyerek, karşı çıkarak, ironi yaparak, duyulmayan çığlıklar atarak vermekte; bu tepkilerin bütünü de şiirlerin içeriğini oluşturmaktadır.
Ülkü Tamer’in ilk kitapları Soğuk Otların Altında (1959) ve onun devamı niteliğindeki Gök Onları Yanıltmaz (1960) ile İkinciyeni içinde çıkışını yapan bir şair olarak ortaya çıktığı düşünülür. Oysaki o, çıkışını T.S Eliot ve Ezra Pound gibi yabancı şairlerden yapmıştır. Çok iyi İngilizce bilmesi, bu şairleri kendi dillerinde okuyup içselleştirmesi yine batı çıkışlı İkinciyeni ile örtüşmesini daha üretken bir dönem yaşamasını getirmiştir.
İlk şiirlerinden itibaren ortaya çıkan söyleyişleri ve şiirinin bazı temel niteliklerini, biçim ve biçem farklılıkları görülen şiir serüveni boyunca korur.
Ülkü Tamer deyince fazla ortalıklarda görülmeyen, ama kıyıda da kalmayan, zekâ dolu ve meraklı gözleri ile insanları, doğayı ve olayları gözlemleyen, bütün muzipliği ile bir çocuk gibi her detayı her çelişkiyi kavrayıp yüze çıkartan, çocuksu bir bakış ve garip bir aldırmazlıkla şiirle ilişki kuran bir şair gelir aklımıza. Son şiirlerine kadar alçak gönüllü bir tavır içinde yazmıştır.Edebiyata kattığı onca şiir kitabı ve çeviri kitapları, onca özen ve emek bile onun içtenliğinden, kendinden bahsedilince konuyu değiştiren utangaçlığından ayırmamıştır onu. Söyleşi ve anıları buna tanık.
Soğuk Otların Altında (1959) yer alan “Ben Sana Teşekkür Ederim” isimli şiiri onun kişiliğini perçinleyen, bütün poetikasını içeren, biçim ve biçemsel özellikleri ve konusuyla Ülkü Tamer’in imgesine, simgesine en çok yaklaşabileceğimiz şiirlerden biridir.
Şiirin, biri dışında (Sen mavi bir tilkiydin) benzetme, (“canlandı serçelerim” dışında) eğretileme gibi öğelere yer vermediği, konuşma diliyle yazılmış gibi durmasına rağmen söyleyiş incelikleri ile geniş bir çağrışım imkânına sahip olduğu görülüyor. Öyleyse bunu sağlayan şiirsel öğeler ve teknikler nelerdir. Bunları inceleyelim.
Pek çok genç şaire şiirin fazlalıklarını atması salık verilir. Oysa bu şiir tam tersine bile isteye yapılmış fazlalıklarla başlar. İlk iki dizedeki anlamı değiştirmeyen bu fazlalıkları atarsak “Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,/ Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;” dizeleri
“Teşekkür ederim, beni öptün/ uyurken alnımdan öptün.” şeklini alır. Burada geçen “ben, sana, beni, sen/ ben, benim, beni, sen” sözcükleri anlamı daha da vurgulamış ve söyleyiş olarak şiiri zenginleştirmiştir. Buna edebiyat dilinde “haşiv” denir. Haşiv genellikle istenmeyen bir durumdur ama eğer söze güzellik ve kuvvet kazandırmak için söylenmişse, gereksiz gibi görünen bu sözcükler anlamı vurgularlar ve şiirde yerleri vardır. Şiirdeki bu ilk iki dize ile aynı anlama gelen sadeleştirdiğimiz dizelere bakılacak olursa şiirin tam da bu tekrarlar ile yakalandığı görülür. Aynı güçlendirme şiirin devamında “Ben, sen, senin” gibi sözcüklerle yakalanmış. Bunlar hem anlamı vurgulamış, hem şiire bir iç ses ve ritim kazandırmıştır.
Üçüncü dize güzelliğini bir söz sanatından alır. Hüsn-ü Talil ( güzel nedenleme): “Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim”. Şiirdeki öznenin alnından öpülmesi, koruları serinletmiş, kuşları canlandırmış gibi gösterilir.
Dördüncü dizede ise alışılmamış iki bağdaştırma var. “Mavi tilki, mavi at.” Yaşamsal tecrübemiz bize bunun gerçek dünyada olmayacağını söyler, öyleyse bu söyleyişler metaforik düzeyde, örneğin masal gibi büyülü bir dünyaya aittir. Bu söyleyiş bize masalların söylemini çağrıştırır.
“Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta” dizesi; şiirin mecazlı söyleyişi ile en etkileyici dizelerinden biridir. Bu da ancak masallarda olabilecek bir şeydir. Bu dizeyi söyleyen ölü olmadığına göre, canlanan kişi serçeler değil alnından öpülen kişidir. Bu kısım “Pamuk Prenses” masalına yapılmış bir göndermedir sanki. Bazen günlük hayat içinde kaybolup da yaşadığımızı unutur, ölü gibi bir duyarsızlığa düşeriz. Ancak güzel bir şey bizi uyandırır ve yaşama döndüğümüzü hissederiz. Bu duyguyu görünür kılmış Ülkü Tamer. Burada “alnından öpmek” ifadesi öznenin gereksinimi olan “sevgi”yi gösteren bir eylemdir. Özne sevgisiz kaldığı için ölü gibidir.
Son dize ise haşiv’in karşıtı olan İcaz ( eksiltme) tekniği ile yazılmış. Bu eksiltmeleri eklersek dize “ sen bana (göre) çok güzeldin, senin ayakların da (çok güzeldi.)” olur. Bu sefer de eksiltme tekniğinin çok güzel bir biçimde uygulanarak sıradan sayılabilecek bir cümleyi nasıl şiire dönüştürüldüğü görülüyor. Burada ikinci bir konu daha var. Bir insanın kaşı, gözü, ağzı burnu, saçı güzel olarak nitelendirilir, bu alıştığımız bir şeydir. Buna karşılık “ayakların” güzel sayılması okuru düşündüren bir şaşırtmadır ve biraz da ironiktir.
Ülkü Tamer, şiirlerinde aşka göndermeler yapan bir şair; ama hiç aşk şiiri yazmadığını; Son kitabı “Bir Adın Yolculuktu (2014)”dan önceki kitaplarında aşk şiiri bulunmadığını belirtiyor. Soğuk Otların Altında‘da (1959)yer alan ‘Ben Sana Teşekkür Ederim’ adlı şiirinin de aşk şiiri olmadığını söylüyor: “Ben Sana Teşekkür Ederim’ şiirim bir çocuğun ağzıyla yazılmıştı. Onu aşk şiiri olarak kabullenenlerin sayısı az değil.”1 Bu da şiirdeki çocuksu sayılabilecek “mavi tilki”, “mavi at” gibi masalsı öğeleri açıklıyor bir bakıma.
Şiir, Ülkü Tamer’in imzası gibi olan “koru, at, tilki, serçe” sözcüklerini içeriyor. Onun şiirinin damıtılmış bir şekli. Ülkü Tamer, kendisinin doğayla pek iç içe olmadığını söylese de onun şiiri bitki ve özellikle hayvanların boy gösterdiği bir doğaya sahip.
Şiirde üçüncü dize 16, diğerleri 14 hecedir; sonraki kitaplarında hece ile yazacak şairin ahenk arayışıdır bu da. Kafiye düzeni, aabcc/c şeklindedir. Bu ses ve hece uyumu şiirin ritmini sağlar. Ayrıca daha önce değindiğimiz gibi tekrarlanan sözcüklerle iç ses de sağlanmıştır. Böylece şiirin masalsı havası pekiştirilmiş oluyor.
Şiirde eylemler görülen geçmiş zaman (-di’li) ile çekiliyor. (Duyulan geçmiş zamanın hikâyesi olarak çekilen “ölmüştüm” hariç.) Bu kip hikâye kipidir. Geçmişte olan bir olayın onu gören, yaşayan kişi tarafından anlatılması sırasında kullanılır. Oysa şiirde bir hikâye yoktur. Yani anlatımcı, “narrativ” bir şiir değildir bu şiir. Bu şiir, bu kipin şiirde anlatımcılıktan uzaklaştırılarak kullanıldığı güzel bir örnektir.
“Ben Sana Teşekkür Ederim”, Ülkü Tamer’in küçük boyutuna rağmen güçlü, eğretilemeye yaslanmadan ve fazladan sözcüklerle de şiir yazılabileceğini gösterdiği, çağrışımı yüksek, sıcak, duygu-yoğun, yaşamımızda yer edinmiş bir şiiridir. Ülkü Tamer’e kendi dizeleriyle bu şiir için “ben sana teşekkür ederim” demekten kendimi alamıyorum.
Notlar:
(1) Ülkü Tamer, Yanardağın Üstündeki Kuş, YKY, 2. Baskı, İstanbul, 2002, s. 63.
(2) Veysel Çolak, Ülkü Tamer’le Söyleşi, Agora Yeni Bin Yıl Kültür Sanat Edebiyat Dergisi, Sayı 36, Mart- Nisan 2004, s. 14.