Kısa bir süre önce İthaki Yayınlarından çıkan Hissiz Kumpanya Volkan Yalçın’ın ilk yapıtı. Yalçın’ı uzun bir süredir yayınlamaya devam ettiği fanzini Void Zine’dan tanıyoruz. 1990 doğumlu olan yazar, üretken, üretme disiplinine son derece sadık kalan ayrıksı kalemlerden biri. Uzun öykülerinden oluşan ilk kitabını yayınlaması sevindirdi beni. Öncelikle kitabın teknik yönüne değinmek istiyorum. Ayla Duru Karadağ ve Burak Albayrak özenli çalışmalarıyla iyi iş çıkarmış. Kitabın kapak tasarımında ise Hamdi Akçay minimalist bir tutumla yeteneğini özgürce konuşturmuş.
Yalçın bilimkurgu türüne kayan, kaybetmiş karakterlerin ağırlıklı olduğu öyküler yazmış. Sinemografiye hayli önem veren yazar öykülerini Tarantinovari anlatımlarla aktarmak istemesi kanımca çok başarılı ve yerinde olmuş. Peki, nedir Hissiz Kumpanya’nın olayı?
Bir kere salt bilimkurgu okurunun okuyunca rahatlıkla sevecek olmasının yanı sıra asıl hedefi genel okur kitlesidir. İkincisi, kitabının ağdalı edebiyatın çok uzağında durmasıyla samimiyet çıtasını oldukça yukarılara taşımak istemiş Yalçın. İyi de yapmış. Argonun bolca yer aldığı öyküleri kimileri için irrite edici olabilir, mühim değil çünkü edebiyat dediğimiz şeyin içinde her şeyin yer alması mümkün. Bu bağlamda da ben Yalçın’ın öykülerini fazlaca samimi ve bizden buldum.
Politik bir damarı da var Yalçın’ın! Öykülerinin genelinde bir alt metin kaygısı var. Toplumca (hatta tümden insanlığın) yaşadığı sorunları dile getirmekte sözünü sakınmıyor. Örnek verecek olursam, kitabın ilk öyküsü Hilda’da boşanma durumunun çocuk ya da çocukların etkilendiği kötü sonuçlarından tutun da ideal konformist yaşam hülyalarının bir toplumu nasıl asimile ederek kolayca yönetilebilirliğine de dem vurmuş. Yok mudur böyle durumlar? Sadece ülkemizde değil, dünyanın tamamına bakmamız lazım. Elbette var!
Kitabın ikinci öyküsü Refik’siz Bir Ofiste geçmiş olgusunun bireyler üzerindeki saplantısal etkileri üzerine yazılmış bir bilimkurgu metnidir. Yakın gelecekte insanların beyinlerinden rıza ya da emir yoluyla parçalar alınarak istenilen yer ve zamana gidilip gerekli bilgiler elde ediliyor. Bu iş için yasal veya yasal olmayan onlarca şirket kurulmuş. İnsanlar artık para karşılığında öğrenmek istedikleri her şeye rahatça erişebiliyor ya da güzel bir anının, bir dönemin peşine düşerek nostalji yaşamak isteyebiliyorlar… Böyle bir şeyin gelecekte olması düşü bile heyecan yaratmaya yetiyor. Bir gün bu teknoloji bulunduğunda neler olacak göreceğiz. Yalçın ise bize kötü sonuçlar doğuracağını söylüyor. Kişi mahremiyetinin ihlali, gizlenmiş sırlar, işlenmiş türlü suç, devletlerin kamuya kapalı bir takım işleri gibi birçok durumun açığa çıkacak olması demektir bu. İyi ya da kötü yakın gelecekte şu an hayal ettiklerimizi yaşama olasılığımız var. Bunun için bilimkurgu türünü yadsıyamıyoruz. Yalçın bu öyküsünde kaleminin kıvraklığını ve hinliğini kanımca iyi konuşturmuş!
Kitabın diğer öyküleri de örnek verdiğim öyküler kadar başarılı bu arada. Yazarın distopik kurgular üzerine yazdığı daha birçok öyküsü var kitapta. Türün sadık okuyucularının kaçırmaması gereken öyküler bence. Ancak türe yabancı okurların da okuması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bilimkurgunun asıl amacının düzensel çarpıklıklara her defası karşı durmak, sakınmadan söz söylemek, bir çözüm önerisi getirmek olduğunu düşünüyorum.
Sözü daha fazla uzatmayarak son birkaç şey daha söylemeliyim. Günümüz edebiyatında genç yazarlarının çoğunun popülist kaygılarla yazdıklarını düşünüyorum. Bu sebepten ortaya maalesef kötü işler çıkmış oluyor. Kitapevlerinin rafları çöp kitaplarla dolu ancak Yalçın gibi ne yaptığını bilen yazarlar da yok değil. Okura düşen bir görev var bu hususta. Bilinçli olmak. Okurlarımızı bilinçli olmaya davet ediyorum. Belki günün birinde ortada dolaşan çöpleri temizleyebilir, kendimize rahatça nefes alabileceğimiz bir edebiyat ortamı sağlayabiliriz. Farklı bir kitap okumak isteyen okurlara Hissiz Kumpanya tavsiyemdir.