Evrenin gücüne inandığınızda ve ona güven duyduğunuzda akışta kalırsınız. Sessizliğin sesine olan aşinalığınıza yaklaşır kalbinizi açarsınız.Hayat artık suskunluğuyla dalga geçmez sizinle. Şimdiye kadar gösterdiği işaretleri görememenizin hırsıyla, tosladığınız duvarların dilini çözebilmenin lütfuna eriştirir. Duyulmayan çığlığı, uzaklarda dinlerken bulursunuz kendinizi. İtiraf edilmeyenlerin kılavuzluğuna soyundukça sorgulamayı bırakır, yaşadığınız hislere odaklanırsınız. Yeniden başlamanın, yeni bir güne selamın hazzına doğru esen rüzgârın serinletici ya da yakıcı özelliğine aldırış etmeksizin ilerlersiniz beyaz kelebeklerin coşkusunda…
Başka bir boyuttur yaz ve kış gecelerine düşen çocuk sesleri… Dünyayı deneyimlemeye gelmiş küçük bedenlerle büyüdüğünüz bir ruha sahipsinizdir artık. Kendinizden kaçarken kendinize kaçmanın hikâyesi başlar içinizde…
Öyle hikâyeler yazılır ki hayatınızdaki fazlalıkları törpüleyen, yaşanmamışlıkların aynasına yansıdıklarınız, gölgelerinizle yüzleştiğiniz… İşte o zaman sadeliği seçersiniz. Yani en zor olanı…
İnsan yaşamındaki her sınavını aşkta veriyor. Hayat çubuğunun diğer ucu aşka bağlanıyor. Testi geçemezseniz aşk sizi geçiyor. Geniş çerçevenizin dar resmine sıkışmış halinizle baş başa kalıyorsunuz. Kimsenin o boşlukları doldurmasına izin vermediğiniz kaybolan çocukluğun peşine takılıyorsunuz. Geri geleceği umudunu taşıyan saflıkla sarıldığınız çocuk kitaplarına açılan, yepyeni bir sayfa duruyor önünüzde. Okudukça temizlenen kalbiniz, genişledikçe sonsuzluk hissi uyandırıyor. Geçmişine takılı kalan birinin, içindeki ebedi çocuğa açılması çok tatlı bir acıdır. Gecenin karanlığında gördüğünüz güneş gibidir.
Sevgili Sennur Sezer’in “Ağrımasa bilir miydim yüreğimin yerini” dediği huzur sesinde hüznü. Hüzün sesinde huzura erdiren âh! İşte hep o içerdeki gözlerdir…
Tam da bu noktada yaşsız bir edebiyatın kumsalında, canlı bir su aramak, kumundan kil, yosunundan taht yapmak, zamanın anına dokunmak, bir Anka’nın imgesine doğmak, rengine revan olmak, kendine kapanan bir geceye açılmak vakti değil de nedir?
Çocuk kitaplarıyla yalınlaşan insan derin bir nefes alır. Karanlık dünyaları öldürür. Aşķ, yaralarından uyanır. Bitmeyen bir hikâyeyi yazamazsınız; ama bir doğuş hikâyesinde deminizi alırken bilmediğiniz yerlerden soran hayat, yolunuzu yol için yürümeniz gerektiğini öğretir… Okuduğunuz her kitap hazırlıklı olmadığınız bir yolculuğa sizi hazırlarken elinize verdiği haritayla kabul etmeye direndiğiniz her ne ise onunla baş edebilme yöntemini işaret eder.
Hayatta her şey gider kendini dönüştürmek için…
Evet her şey gider, ağlayarak gider; koşarak gider, sekerek gider; ama en önemlisi de yontula yontula kendine yaptığı kazıdan çıkan incelikle gider, savaşlarıyla barışarak gider…