Ayşe Özgür Aydoğan / Özgür Sinema
“İnsan doğduğunda güçsüz ve uysaldır, öldüğünde ise, katı ve duyarsızdır. Bir ağaç büyürken hassas ve esnektir, ama kuruduğunda ve sertleştiğinde ölür. Sertlik ve güç, ölümün refakatçisidirler. Uysallık ve güçsüzlük, varlığın canlılığının dışa vurumlarıdır. Çünkü katılaşan hiçbir zaman kazanmaz.” İz Sürücü

Rus yönetmen Andrey Tarkovsky’nin 1979 yapımı “İz Sürücü (Stalker)” filmi, çekildiği dönemde çok sevilmemiş olsa da gün geçtikçe değeri anlaşılmış ve günümüzde de halen çok sevilen bir başyapıt olarak sinema tarihinde hak ettiği değere kavuşmuştur. Tarkovsky, filmi neredeyse gerçek zaman dilimine yakın derecede ağır ilerleyen tekniğiyle çekerken kurgusal ve fantastik öğeleri başarıyla filme aktarıyor.
İnanç, umut ve özgür irade gibi kavramlar üzerinden yürüyen bir film “Stalker.” Arkadiy ve Boris Strugatsky’nin “Uzayda Piknik” adlı kitabından sinemaya uyarlanan film, bir iz sürücü (rehber), bir yazar ve bir bilim insanının Bölge (Zone) adı verilen gizemli bir yere yaptıkları yolculuğu anlatıyor. Bölge bir göktaşının düşmesi sonucu zarar görmüş, insanların girmesinin yasak olduğu tehlikeli bir yer. İz sürücünün kızı da bu bölgede radyasyondan etkilendiği için mutant özellikleri taşıyor. Bunun için çocuğu “maymun” diye çağırıyorlar. Filmin sonuna kadar çocuğu ekranda görmüyoruz. İz sürücü, umudu tükenmiş insanları Bölge denen tehlikelerle ve gizemlerle dolu bu yere götürmek dışında bir iş yapmıyor. Oldukça yoksul bir adam ve karısı ile kızıyla virane bir evde yaşıyor. Bu işten çok olmasa da hem para kazanıyor hem de inancı kuvvetli bir insan olarak diğer insanlarında inancını ve umudunu canlandırmak istiyor. Çünkü yaşadıkları totoliter toplumda ve bu monokrom dünyada umut bitmiş yerini neredeyse tükenmişliğe bırakmıştır. Bölge ise, doğanın canlı renkleriyle bezenmiş imgesel bir yerdir. İddiaya göre Bölgede bir oda vardır ve bu odaya girenlerin gerçekten diledikleri şey ne ise o olmaktadır.
İz sürücü, yazar ve bilim insanı odaya ulaşmak umuduyla ve sonsuz bir merakla yola çıkarlar. Pek çok engeli aşarak Bölge’ye ulaşan üçlü arasında sürekli fikir tartışmaları, felsefi konuşmalar yapılıyor. En çok konuşanlardan biri yazar. Bizi düşünmeye iten gerçek soruları ve fikirleri var. Uzaklaştıkları dünya çok gerçek, çok somut ve çok renksizdir. Ulaştıkları imgesel Bölge ise renklerle, hayvan sesleriyle ve yaşama sevinciyle doludur. Burada umut vardır, her yer yemyeşildir. Hatta dost bir köpek onları takip etmeye başlar. Bütün bu güzelliğe rağmen yazar ve profesör bölgeye kuşkuyla bakmaktadırlar. Stalker ise eğer Bölge’nin kurallarına uyarlarsa odaya ulaşacaklarını ve dileklerinin gerçekleşebileceğini iddia etmektedir. Ne var ki iz sürücülerin odaya girmesi yasaktır. Üstelik odaya girilse bile insan gerçekten istediğini sandığı şeyi mi istemektedir? Oda insanların kendilerine bile itiraf edemedikleri bilinçaltında sakladıkları gerçek isteklerini vermektedir. Nitekim daha önce bir İz sürücü kuralları çiğneyerek odaya girmiş ve sonrasında çok zengin olmuştur. Ancak asıl ve tek dileğinin para oluşu bu İz sürücüye ağır gelir. Çünkü bu uğurda kardeşi ölmüştür. Sonunda iz sürücü bununla yaşayamaz ve intihar ederek ölür. Bu olayı çok iyi bilen stalker, odaya girmeyi kesinlikle düşünmemektedir. O sadece yazarı ve profesörü oraya ulaştırmaya çalışmaktadır. İyi ama acaba onlar ne istemektedir?
Yolculukları sırasında yaptıkları konuşmalardan yazarın fazlasıyla gerçekçi ve imgeselden uzak duran bir adam olduğunu görüyoruz. Ayrıca oldukça kuşkucu, inancını ve umudunu kaybetmiş. Bu nedenle iz sürücü, tehlikeli yollardan geçerken bilinçli olarak hep yazarın önden gitmesini istiyor. İz sürücü yazarın bu imgelerle dolu tuhaf yerde gerçeklikten uzaklaşarak inancını tazelemesini istemektedir. Ancak ne yaparsa yapsın yazar, karşısında korkusuzca ve bütün gerçekçiliğiyle durmaktadır. Hatta iz sürücüyü bunu sadece para için ve otorite için yapıyor olmakla suçlar. Aslında durum yazarın düşündüğü gibi değildir. İz sürücü Bölgeyi adeta kutsal bir yer gibi (bir anlamda cennet tasviri) görmektedir. Ve insanları buraya götürerek umudu tazelemek onun için büyük bir manevi doygunluk sağlamaktadır. Yolculuk, gerçekle imgeselin, inançla bilimin ve umutla umutsuzluğun tartışması halinde devam eder.
Üçlü hayatlarını tehlikeye atarak geldikleri bu yolculuğun sonunda nihayet odaya ulaşıyorlar. Bu arada profesörün elinde bir bomba olduğunu görüyoruz. Onun asıl amacı burayı yok etmek ama vazgeçiyor. Bombayı parçalarına ayırarak suyun içine bırakıyor. Her taraftan sular akıyor. Üçü odanın kapısında öylece oturuyorlar. Bu sahne çok güzel tasvir edilmiş. Onca çabadan ve tehlikeden sonra içeri girip girmemeyi düşünüyorlar. Bilinçaltında ne istediklerinden emin değiller, ya diğer insanlara zarar verecek bir şey istiyorlarsa ya önce ki intihar eden iz sürücü gibi kaldıramayacakları bir şey istiyorlarsa. Bir süre odanın kapısında oturduktan sonra kalkıp geri dönüyorlar.
Bu canlı yemyeşil Bölge’den renksiz dünyalarına geri döndüklerinde İz sürücüyü kızı ve karısı karşılıyor. Köpek hala iz sürücünün peşinde, eve gidiyorlar. İz sürücü kızgındır: “Kendilerini entellektüel sanıyorlar, bu yazar ve bilim adamları! Bir amaç için doğduklarını ve talep edildiklerini sanırlar! Böyle insanlar bir şeye inanabilir mi?” diye söylenerek yatağa uzanır. Umudu yara almıştır.
Filmin başında gördüğümüz virane evin bambaşka bir yüzünü görüyoruz. İz sürücünün muazzam büyüklükte bir kitaplığı var. Filmin başından beri sıradan bir adam olarak tanıdığımız iz sürücü aslında çok iyi bir okur. Belli ki Tarkovsky, bu kitaplık vurgusunu bilinçli olarak filmin sonuna saklamış.
Filmin sonu iz sürücünün kızının masanın üzerindeki 3 bardağı izleyişi ile biter. Kırmızı sıvı dolu bardak profesorü temsil eder, içinde garip nesneler bulunan kavanoz yazarı, büyük ama boş olan bardak ise iz sürücüyü. Kız bakışlarıyla bardakları hareket ettirmektedir. Boş bardak masadan düşer. Film biter.
Andrey Tarkovsky, Hristiyan Ortodoks inancından gelen bir sanatçıdır. Bu nedenle genellikle filmlerinde inancı temel almıştır. Kapitalizmin insanları maddeciliğe çağırdığı bu çağda gücü reddeder ve zayıflığı en önemli değer olarak görür. Tarkovski; “Hayatın yegane galibi zayıf insandır. İz Sürücü zayıflığı biricik doğru değer ve hayattaki tek umut olarak savunur,” der. Filmde de bunu açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca Tarkovsky filmlerini derinlikle izlemeliyiz. Onun düşüncesine katılsak ta katılmasak ta sinema tarihinin en başarılı yönetmenlerinden olduğunu kabul etmeliyiz. O’nun sineması, şiirsel sinema diye adlandırabileceğimiz yeni bir dilin mucididir Anlatım gücü yüksek tablolar gibi planlara sahiptir filmleri. Eğer “Stalker” ı izleyecek olursanız bu görselliğin gücünden etkilenmemeniz mümkün olmayacaktır.
Yönetmen : Andreï Tarkovski
Oyuncular : Alexandre Kaidanovski, Anatoly Solonitsyn, Nikolai Grinko.
Tür : Dram, Bilimkurgu
Ülke : Batı Almanya, Rusya
Vizyon Tarihi : 1979