Yazar: Mahir Karayazı

ANA

İnsan, hep eve dönüyor, hep. Bitişik nizam, üst üste beton yığınlarının içine. Başını sokacak kadar olan evine, düşünün sığmayacağı, sesinin, ışığının kendisine dönmesi gereken evine. Gel gör ki, çağ, bu acı çağ, dikine, bitişik nizam beton yığınlarını “ev” dediğimiz garip kutuları kabullenmemize, belki daha çok merkeze yakınlığını ya da uzaklığını seçebilsek de betonuna itiraz edemediğimiz gri, soğuk renkli yapılara sığınmamıza neden oldu. Buna itiraz bile etmiyoruz, edemiyoruz. Çünkü itiraz, seçenek sunmak ya da olası bir seçim sunmayı ardından getirmeli sanki, bu yüzden 1+1, 2+1 belki 1+0, hepsinin toplamı sıfır ediyor. Hadi bunları geçtim, insanın diri diri kendini gömdüğünü hissettiğim…

Read More
ANA

İnsan, asla kendisi olamıyor. Ürettiği, sattığı, satın aldığı o şeyler gibi o da bir meta. O metalara tanımlamak için koyduğu etiketler gibi kendisini de etiketliyor. Çoğu zaman bunun için büyük savaşlar, uğraşlar da veriyor. Aslında en çok kendi olabildiği, sonsuz hayal gücü ile var olduğu, ilerleyen zamanın içerisinde git-gide daralacak olan en çok bireysel olarak kalabildiği o “çocukluk” dediğimiz kısa zaman dilimindeki o malum soruyla yolu kesiliyor. “Büyüyünce ne olacaksın?” Ve ille de bu soruya bir cevap vermesi, hiç yoksa bulması isteniyor. Çünkü ilerledikçe o saydığım sonsuz hayal gücü, sonsuz bireysellik alanı her geçen an daralacak, zamanla çok az kalsa…

Read More