Ramazan Teknikel
Ceyhun Atuf Kansu’nun sanırım en çok
Dünyanın Bütün Çiçekleri şiiri bilinir. Öğretmen okullarında okuyanlar bu şiiri
hemen anımsarlar, çoğu dizeleri de ezberlerindedir. Her yıl öğretmen
okullarının kuruluş yıldönümü olan 16 Mart etkinliklerinde özellikle okunan bir
şiirdi. Ceyhun Atuf Kansu bu şiiri yıkılan okul duvarının altında kalarak
yaşamını yitiren idealist öğretmen Şefik Sınığ’a adamıştır. İlk dizesi Şefik
Sınığ’ın yaşamdaki son sözleriyle başlar: “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini buraya getirin.”
Sekiz bölümden oluşan şiir, her yıl 16 Martlarda sadece bir öğrenci
tarafından değil, her bölümü ayrı bir öğrenci tarafından olmak üzere sekiz ayrı
öğrenci tarafından seslendirilirdi. Seslendiren öğrencilerin ses renklerinin
birbirine yakın olmayan, değişik tonda sesler olmasına özen gösterilirdi.
Yine bir 16 Mart’ta kasabanın sinema
salonunda gerçekleşen etkinlikte tüm kasaba halkı sinema salonunu doldurmuştu.
Şiiri seslendirecek olan sekiz öğrenci sahnede değil, sinema salonunun değişik
yerlerine dağılıp seslendirmişlerdi. Bu tür bir seslendirme, şiiri daha bir
çarpıcı hale getirmişti.
Önlerden bir ses: “Öğrencilerimi getirin, getirin buraya /
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer / Bütün köy çocuklarını getirin
buraya.”
Gerilerden bir ses:“Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları /
Geniş ovalarda kaybolur kokuları / Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri.”
Bir başka ses: “Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım /
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim / Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.”
Daha gerilerden bir ses: “Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden / Kimse
bilmez, kimse anlamaz dilimden / Ne güller fışkırır çilelerimden.”
Ortalardan bir ses: “Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.”…
Öğretmen okulu son sınıftayken Türk
Dili ve Edebiyatı öğretmenimiz yazı dersinde Dünyanın Bütün Çiçekleri şiirini
gazete sayfası ebadındaki kareli bir kâğıda el yazısıyla yazmamızı istemiş ve
yazı notumuzu da bu yazıdan vermişti. Bu şiir bir kez de öğretmenlik
yaşamımda katıldığım uzun süreli bir meslek içi eğitim kursunda iki öğretmen
tarafından seslendirilmişti. Şiirin ruhunu duyarak, hissederek okuyan biri
kadın iki öğretmen, iki yüz kişilik dinleyiciyi grubunu bir başka yerlere
götürüp getirmişti.“Yalnız ve çileli
hayatımın çiçeklerini / Köy okullarında açan, gizli ve sessiz / O bakımsız, ama
kokusu eşsiz çiçek.”
Pek imge kaygısı olmayan, tamamen
anlatıya dayalı bu uzun öykü-şiirin öğretmen okullarının ders kitaplarında yer
alması da öğretmenliğin idealist yönüne vurgu yapmak amacıyla olsa gerekti “Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım
/ Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim / Çiçeklerde açar benim gizli
arzularım.” Ceyhun Atuf Kansu’nun anısına
şiir yazdığı Şefik Sınığ, 1925 Konya- Seydişehir doğumludur. Küçük yaşta
annesini ve babasını kaybetmiştir. Kimsesiz kalınca, o yıllarda Denizli’nin
Çivril ilçesinde PTT müdürü olan eniştesinin yanına gider. Orada, ilçenin tek
ilkokulunda öğrenime başlar. O sıralarda Çivrilli Osman Gürkan, Isparta-Gönen
Köy Enstitüsü’nde tarım öğretmenidir. Çevresinde zeki, çalışkan, yardıma
muhtaç çocukları teşvik ederek, çoğunlukla, okula kendisi götürerek, o çocuklarının
öğrenim görmelerini sağlar. Şefik de bu çocuklardan biridir. Osman Gürkan,
Şefik’i Isparta-Gönen Köy Enstitüsü’ne götürür, Orada parasız yatılı okumasını
sağlar. Ona bir baba yakınlığı gösterir, sahip çıkar.
Şefik Sınığ, Gönen Köy Enstitüsü’nü
bitirince, Afyon-Dinar ilçesi Sütlaç Köyü İlkokulu’na öğretmen olarak atanır.
Günün birinde görev yaptığı köye yakın bir köye futbol oynamaya giderler.
Orada, maç esnasında futbol topu patlar. Şefik öğretmen ve arkadaşları topu
tamir etmek için okula girerler. Şefik öğretmen topu tamir ederken okulun ara
duvarı üzerlerine çöker, ağır yaralanır. O yıllarda ulaşım koşulları hayli
zor olduğundan Çivril’e güç koşullarda götürülür.
Doktor Şerif Gürsel, ağır yaralı
olan Şefik öğretmeni muayene eder ve omuriliğinin ezilmiş olduğunu görür.
Çaresiz bir şekilde Çivril’den köye geri götürülür ve orada okul odasında
yatağına yatırılır. Hasta yatağının başında bir öğretmen arkadaşı ve köylülerden
bir kaç kişi bekler. Ancak durum umutsuzdur. Öğretmenlik mesleğini çok seven
idealist öğretmen ölmek üzeredir. Hep öğrencilerini, kaderleri kendisine benzeyen
o köy çocuklarını sayıklar. Son sözleri şu olur: “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin.”
Zorluklarla geçen yaşamı bu sözlerle son bulur.
Çivril’de de duyulan bu acı olay
üzerine bir grup öğretmen arkadaşı, bir kamyonla Şefik öğretmenin cenazesini
Çivril’e getirmek üzere Sütlaç’a giderler. Yanlarında beraber gittikleri
öğretmenlerden birisinin Çivril’de konuğu olan bir üniversite öğrencisi de vardır.
O da çok üzülmüş ve duygulanmıştır. Şefik öğretmen arkadaşlarınca Çivril’e
getirilir ve şehir mezarlığında toprağa verilir.
Çivril’den öğretmenlerle beraber
Sütlaç Köyü’ne giden ve olaya tanık olan üniversite öğrencisi, bu acı olayı ve
duygu yüklü o son sözlerini Ceyhun Atuf Kansu’ya anlatır. Bunu duyan Ceyhun Atuf
Kansu çok duygulanır ve ‘Dünyanın Bütün
Çiçekleri’ şiirini kaleme alır.“… Yaz
kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta / Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım
/ Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım / Bilir bunu bahçeler, kayalar,
köyler bilir / Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya / Dünyanın bütün
çiçeklerini getirin buraya.” Şefiğ öğretmenin diliyle yazılan
Dünyanın Bütün Çiçekleri; çocuklukları Şefik öğretmene benzeyen köy çocuklarına
da adanmıştır bir bakıma. “Dünyanın bütün
çiçeklerini diyorum / Bütün çiçekleri getirin buraya”
Ceyhun Atuf Kansu’ya bu üzücü olay
Şefik öğretmenin bu son sözleri aktarılmadan anlatılsaydı belki yine bir şiir
yazacaktı, ancak şiire öğretmenin bu son sözleriyle başlaması şiire tanımsız
bir duygu yoğunluğu katmıştır.“Dünyanın
bütün çiçeklerini diyorum / Baharda Polatlı kırlarında açan / Güz geldi mi
Kopdağı’na göçen / Yörükler yaylasında Toroslar’da eğleşen / Muş ovasından,
Ağrı eteğinden / Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden/ Çiçek getirin, çiçek
getirin, örtün beni / Eğin türkülerinin içine gömün beni.”
Ceyhun Atuf Kansu’nun bir köy
öğretmenine olan sevgisi sadece bu şiirle sınırlı değildir kuşkusuz ‘Köy Öğretmenine Mektuplar’ adıyla
yayımlanan yirmi mektupta köy öğretmenlerine seslenir. Onların sorunlarıyla
hemhal olur. Kırk üç yıl sonra yapılan kitabın yeni baskısındaki yayıncı
tarafından yazılan önsözde yer alan şu kısa metin bunu özetler gibidir:
“Köy Öğretmenine Mektupları söylemeye gerek var mı, sadece köy
öğretmenlerine yazılmadı. Ceyhun Atuf Kansu öğretmenleri, özellikle de köy
öğretmenlerini hep çocuğu gibi kucakladı, onları yüreğine yakın bir yerde
gördü. Çünkü onların geleceğimizle, cumhuriyetimizle, yani esenliğimizle ilgili
sorumluluğunu önemsedi, bunun anlamını çok kimseden fazla kavradı. Kırk üç yıl
sonra yeniden gün ışığına çıkan bu kitabın şimdi de öncelikle köy
öğretmenlerine, ardından cümle Türkçe ve edebiyat öğretmenlerimize ulaşmasını
çok istediğine inanıyorum.
Bütün aydınlanmacılar gibi müthiş
özverili ve içtendi Kansu. Kocaman bir yüreği olan şair ve yazardı.”