Yusuf ALPER

Bu ülkede çok uzun yıllardır kamplaşma yaşamın bütün alanlarına bulaştı. Sağcı-solcu, milliyetçi-evrenselci, dinci-dinsiz vb. Kimse bir tarafta dururken karşı tarafın da insan olduğunu, evrensel vb. insani değerlerin onun için de olması gerektiğini söyleyemedi, söylemesine izin verilmedi, söylediyse “sen bizden değilsin” denerek dışlandı, aşağılandı, susturuldu.

Yirmi birinci yüzyıl da böyle olmamalı, bu durum değişmeli. Ama gelin görün ki en somut cümlelerle tacizi lanetleyen bir metin yazıyorsunuz; tacizle suçlanan kişi aşiret mantığıyla değil hukuk devleti kuralları içinde yargılansın, suçu netleşsin, öyle kişisel olarak suçlayalım, diyorsunuz, birileri rahatsız oluyor. Şair-yazar geçinenler bile bırakın bu mahkeme-bilirkişi vb. i diyerek sözünüzü ağzınıza tıkamaya çalışıyorlar.

Ben şair ve psikiyatrist (hocası da) olduğum için “konuşması gerekenler susuyor”diye uyarıldım ya da üstüme aldım ve “Taciz lanetlemesi” başlığıyla kısa bir metin yazdım. Ama suçlanan kişinin de hakkı-hukuku vardır, durum anlaşılsın sonra aşağılayalım dedim diye karşı çıkıldı. Oysa baştan tacizin lanetlenmesi gereken bir eylem olduğunu yazmıştım. Yine söylüyorum taciz lanetlenmesi gereken aşağılık bir eylemdir. Hukuk çerçevesinde (asla aşiret, sürü dürtüsüyle değil) gereken ceza verilmelidir.

“Yaratıcılık ve Kadın Şairler” başlıklı ve TÜRK ŞİİRİNİN PSİKANALİZİ kitabımda da yer alan yazımda bu konuyu dile getirmiş ve 21. Yüzyıl saydam olacaktır. Tacizciler ayaklarını denk alsınlar demiştim. Sosyal medyada da paylaşmıştım. Özellikle dergi yöneticileri, editörler ya da kendini mikro iktidar sanan, narsisistik veya antisosyal kişilikli şair-yazar vb. in dikkatini çekmiştim.

Ayrıca şunu da söyledim bu son edebiyatçı tacizi olayında; ilk taşı ve taşları günahsızlar atsın.  Çünkü bu aşağılık eylem sinema yönetmeni ve artiz olmaya gelmiş, evden kaçmış küçük kız kalıbında, benzer biçimde ne yazık ki edebiyat dünyasında da sürmüştür. Her şey gizlenmektedir. Ya iki tarafın da işine gelen bir düzen tutturulmuştur ya da kadın taciz-tecavüz vb. eylemini sineye çekip, susacaktır. Dik duran, restini çeken ve asla böylesi olaylara bulaştırılamamış kadınlar da vardır. Tabii hangi koşulda olursa olsun tacize uğrayan kişi asla suçlanamaz. (Bu toplum küçücük, reşit olmamış kız çocuklarını ite kaka kızlık zarı muayenesine götürür, defalarca travmasını yeniden yaşatarak daha da aşağılayıp kimliğini ezer, taciz-tecavüz nedeniyle suçlar, cezalandırır, öldürür de. Hele tacizci evin içinden ya da yakın akrabalardansa.)

Meslek odamda (psikiyatrist) dinlediklerimden insanlık adına hep utanç duydum ve duymaya devam edeceğim. Kadınlara ek olarak çocuk (cins ayrımsız) hatta bebeklere yapılanlar 3. sayfalarda ve zihinlerde kayıtlıdır.

Ama ne olursa olsun şapka düşmüş kel görünmüştür. Taciz lanetlenmeli ve hukuk çerçevesinde cezalandırılmalıdır.

Bir de yeniden anımsatayım “gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir özelliği de vardır ve 21. Yüzyıl, kadınların susarak yaşadıklarını içlerinde taşıma, gizleme çağı değil ifşa, bağırarak ortaya dökme çağıdır. Kimse de cezadan kurtulamaz. (Tabii çok özel ruhsal hastalığı olanlar hariç.)

Paylaş:

Yoruma Kapalı Paylaşım.