Derya AKAR BALCI
Cumhuriyet yönetiminin 1923 yılında kurulmasıyla birlikte yazın hayatımızın düşünsel ortamı da değişmiş, biçim ve içerik bakımından gelişmeler göstermiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumcu-gerçekçi bir anlayışla kaleme alınan öykülerde Kurtuluş Savaşı’nın da etkisiyle Anadolu insanına ve Anadolu insanının sorunlarına çözüm bulma konu edilmiştir. Bu dönemde ayrıca toplumun geçirdiği siyasal, toplumsal, kültürel değişiklikler ve bu değişimlerin birey ve toplum üzerindeki etkileri, yabancılaşma, aydınların bunalımı, kentleşme olgusunun yarattığı sorunlar, yurt dışına giden işçiler gibi geniş bir konu yelpazesi vardır. 1940-1960 arası dönemde yazarlarımız genel olarak gözleme dayalı gerçekliği anlatmaya devam ettirmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı’nın dünyada ve toplumumuzda yarattığı yıkımın etkileri ve baskıcı bir siyasi atmosferin varlığı dönem yazarlarını bireyin iç dünyasını esas alan eserler vermeye yönlendirmiştir. Kötümserlik, öykü yazınında 50 Kuşağını ortaya çıkarmış ve ilk modernist öyküler kaleme alınmaya başlanmıştır. Birey öncelikli olarak ele alınmakla beraber şehirde yaşayan bireye ve onun yaşantısına öncelik verilmiştir. Sait Faik esintisiyle insanları, çevreyi ve yaşamın kendisini ele alan öyküler dönemine damga vurur.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının önde gelen yazarlarından Haldun Taner (16 Mart 1915 – 7 Mayıs 1986) epik tiyatro türünün ve kabare tiyatrosunun öncü ismidir. Tiyatrolarının yanı sıra öyküleri ile dönemini anlatan ve aydınlatan kıymetli bir değerimizdir. Çağdaşları Aziz Nesin, Necati Cumalı, Tarık Durdun K., Tarık Buğra gibi roman ve öykü değil de tiyatro ve öykü yazarlığını sürdürerek toplumdaki aksaklıkları sanat değeri olan gülmece unsurlarla verilmesinden yanadır. Öykülerinde, içinde yaşadıkları toplumun özelliklerini yansıtan bireyler buluruz.
Ve New York Herald Tribune gazetesinin 1953 yılında düzenlediği öykü yarışmasında birinciliği elde eden “Şişhaneye Yağmur Yağıyordu” öyküsüyle yazın dünyasında yerini alır.
Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu’da Bahçet Necatigil’in söylemiyle, “Olayları rintçe bir bakışla gülünç taraflarından alan, kıvrak, sürprizli, esprili bir üsluba aktaran” Haldun Taner’in dokuz öyküsü yer almaktadır. Öyküler; Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, Kantar Katibi Ali Rıza Efendi, Konçinalar, Ablam, Atatürk Galatasaray’da, Fraulein Haubold’un Kedisi, Eczanenin Akşam Müşterileri, Fasarya, Memeli Hayvanlar.
Yirmili yaşlarda, alelade bir çöpçü beygiri olan Kalender’in kendi hayalini hamalın taşıdığı aynada daha büyük görmesiyle başlayan olaylar zinciri Şişhane’ye Yağmur Yağıyorduadlı öykünün konusunu oluşturur. Kalender’in kişnemesi olayları tetikleyen unsurdur ve ihtimaller çeşitlidir. Tevrat der ki; “Her şeyin zamanı ve semanın altında olan her işin vakti var. Doğmanın vakti, ölmenin vakti, dikmenin vakti ve dikilmiş olanı sökmenin vakti var. Öldürmenin vakti ve şifa vermenin vakti, yıkmanın vakti ve bina etmenin vakti var. Ağlamanın vakti…ve gülmenin vakti, raks etmenin vakti…”(s.22) Ve her şeyin vakti Kalender’in kişnemesiyle başlar…
Bir ikindi vakti emekli kantar kâtibi Ali Rıza Efendi, Tellal Kasım, kahveci, işten ayrılmış postacılar, tahsil memurları, daha birkaç kişi istasyon büfesinde, masadan masaya, bir gün önce ağaçtan düşüp kolunu kıran istasyon memurunu mevzu ettikleri sohbeti konu edinir Kantar Kâtibi Ali Rıza Efendi adlı öykü. “Felek demişler buna… Kimisini azdırır, kimisini üzdürür, kimisini ezdirir, kimisinin de şair Nesimi gibi derisini yüzdürür.” (s.30) diyaloglarla ve öykü kişilerinin hoş sohbetiyle örülü öyküde “şom ağızlı baykuş, on parmağında on kara, bir maşallah nice kazayı önler, akacak kan damarda durmaz, hinoğluhin, kahpe dinli…” gibi söyleyişlerle günlük sıradan kişilerin, günlük konuşma diline yer veriyor Haldun Taner. Demokrasinin insanları nasıl geliştirdiği ve demokrasi sayesinde sohbet edebildiklerini, o günün batıl inanışlarını yine istasyondaki bu dost meclisindeki konuşmalardan öğreniyoruz.
Başarılı bir kurgu olan Konçinalar adlı öykünün alegorik yapısı okuyucuyu iskambil kâğıtları dünyasında kendi dünyasının gerçekleriyle yüzleştiriyor. Joly Joker, Aslar, İspati Kızı, Kupa Papazı, Kupa Beyi, Kupa Kızı, Kara Maça Beyi ve içler acınası durumda olan Konçinalar… “Var oluşlarının sebebi sırf öbür kâğıtlara basamak olmak, onların üstün mevkini sağlamaktır. Alt basamak olmasa üst basamak neye, kime öğünecek?”(s.37)
Tutkularının peşinden koşan Ablam’ın Almanya’da bir Türk genci ile karşılaşması ve yaşanan olayların getirdiği karmaşık duygular anlatılıyor öyküde. Günlük, sıradan yaşananlar Haldun Taner’in kaleminde ustalıkla kurmaca dünyada yerini alıyor.
Atatürk Galatasaray’da adlı öyküde anlatıcının Atatürk hakkındaki görüşlerine, izlenimlerine yer veriliyor. Okuldaki öğretmenlerin, yöneticilerin ve öğrencilerin Atatürk okul ziyaretine gelmeden önce yaptığı hazırlıklar ve Atatürk’ün gelişi, dönemi usta bir dille anlatılıyor. “O tarihlerde öz dil cereyanı ‘malumat-ı vataniye’yi ‘vatan malumatı’ yapmaktan ileri geçemiyordu. Yurt Bilgisi, çok daha ileri bir merhalenin eseridir. Malumat-ı vataniye, bugün kulağa ne kadar yayık ve ukalaca geliyor değil mi?”(s.52)
“Ben şuna dikkat etmişimdir ki, en kuşkulu insanlar çoğu zaman en kötü niyetliler arasından çıkıyor. Yüreği temiz olan, başkalarının gıllıgışlı olabileceğini kolay kolay aklına getiremez.”(s.56) Fraulein Haubold’un Kedisi adlı öyküde Ahmet Mithat Efendi’nin izlerini görmek mümkün. Anlatıcı didaktik bir şekilde söylemlerde bulunuyor. Kediler gibi insanları da özgür kılmak gerektiği konusunda öykü kişileri ile anlatıcı hemfikir ki öykünün sonu tatlıya bağlanması okuyucuyu rahatsız etmiyor.
Eczanenin Akşam Müşterileri adlı öykünün önemli müşterileri memleket meseleleri üzerine sohbet ederler. “İlk şart köye okumuş imam, uyanık imam, inkılâbı hazmetmiş imam göndereceksin. Ne denirse densin, köy her işte imamın peşinden gider. Köye aydın imam gönder… Bak o zaman ne oluyormuş.”(s.69) Dönemin sosyolojik yapısı üzerine kurgulanmış içten, samimi bir öykü niteliğindedir.
Bazı insanların üzerine doğuştan ve yaradılıştan gelen bir fasaryalık yakıştırılır toplum tarafından. Ne yaparsa yapsın kaderidir fasarya olmak o kişi için. Fasarya olmanın öyküsü, sonunda diğer insanlar gibi öykü kahramanı da bir başkasına acıyabilmenin üstünlüğünü duymuş olmanın ferahlığını yaşamanın öyküsüdür Fasarya.
Son öykü Memeli Hayvanlar’da, insanların da memeliler sınıfından olduğunu ama insanlar ile hayvanlar arasında önemli bir fark olduğunu, öykü kahramanımızın dilinden nahifçe ve ironik, mizahi bir üslupla öğrenmemizi konu ediniyor.
Çağdaş yazınımızın güçlü öykücülerinden olan Haldun Taner’in güçlü kaleminden bize ulaşan ışıltılı, mizahi dilli öyküler gümüzü aydınlatmaya devam ediyor.
Haldun Taner, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, Yapı Kredi Yayınları, 13. Baskı, İstanbul, Ocak 2023.




3 yorum
Tebrik ederim, kalemine sağlık.
Kalemine sağlık oldukça bilgilendirici
Teşekkür ederim güzel yorumlarınıza