Yazarlardan sinemaya uyarlanabilecek öykü önerileri istedik. Ve “Neden bu öykü?” diye sorduk. İşte aldığımız cevaplar:
Berna Durmaz
Türk Sinematek Derneği’nin kurucuları arasında yer alan, Yeni Sinema Dergisi’ni yöneten, İKSV’de kurul üyeliği ve yöneticilik görevlerini ölene dek sürdüren Kutlar, Ömer Kavur ile Yusuf ile Kenan, Ali Özgentürk ile Hazal, Erden Kıral ile Hakkâri’de Bir Mevsim filmlerinin senaryolarını yazdı. 1994’te Taksim Marmara Oteli’ndeki patlamada yaralanıp, bir süre sonra hayatını kaybettiğinde, ardında dosya aralarında, onlarca tamamlanmış ya da yarım kalmış öykü ve senaryo bıraktı. Öykülerinden bazıları 80’li yıllarda dergilerde yer almıştı. Öyküler yeni bir kitapta toplanamadan araya ölüm girdi.
Ferit Edgü, bir öykücünün, öykünün ve hayatın en güzel yerinden koparılarak alınan başka bir öykücüye omuz vermesi olarak düşünülecek bir tutumla, 1989 yılında Karameke adıyla kitaplaştırdı bu öyküleri.
Aradan geçen bunca zamandan sonra sinema endüstrimiz “bu türden tasarılar” la ilgileniyor mu acaba? Sinemaya bunca eşsiz katkısından dolayı bu öyküsüyle belki yeniden sinemada hayat bulabilir Onat Kutlar.
Onat Kutlar, öyküleri, tamamlanmış ve yarım kalmış senaryolarıyla, hem sinemamız hem de edebiyatımız için tükenmez, eşsiz bir hazine olarak karşımızda duruyor. Biz yeter ki ışıklar kapandığında gösterileceklerden de korkmamayı bilelim.
Fatih Balcıoğlu
Kadir Aydemir
En sevdiğim öykü olan Oğuz Atay’ın Demiryolu Hikâyecileri (Bir Rüya) öyküsünü beyaz perdede görmek isterim. Siyah-beyaz olarak Nuri Bilge Ceylan filmden ziyade fotoğraf kareleri izlermişiz gibi çeksin isterim. İstasyon şefi de dahil herkes giderken kahramanın okurunu beklemesi bana muhteşem gelir. Düşünsenize trenlerin uğramadığı metruk bir istasyonda öykü yazmayı sürdüren hatta en güzel
Özgür Çırak
“Zalim ile Zambak Arasında” isimli öykünün başkahramanı ressam David Harnden, iki hafta önce güzel karısı Jeanette’yi bir otomobil kazasında kaybeder. O günden beri aklını “zaman” kavramına takmıştır. Zalim ve zambak arasındaki sözcük de “zaman”dır. Elinden sözlüğü düşürmez. “Sürekli veya ardışık varlığın genel fikri, ilişkisi veya gerçeği” diye tanımlar zamanı sözlükler.
David, zaman denen illetin değerli imgeleri, hatıraları, Jeanetteli günleri silikleştirdiğinin farkındadır. Zamanla kavga halindedir. Zamanda yolculuk yapmak ister, yapabilse gideceği adres “Jeanetli” günlerdir.
Bunları düşünürken iskelede balık tutmakta olan yaşlı bir adam, çürük iskelenin tahtalarının kırılmasıyla suya yuvarlanır. David, Fransız balkonundan izlemektedir iskeleyi ve adamı kurtarmak için suya atlar. Güçlü akıntı yüzünden yaşlı balıkçıya ulaşamaz hemen, lakin inatçı çabaları sonuç verir ve baygın balıkçıyı karaya çıkarmayı başarır. Balıkçının kalbi durmuştur. Doktor çağrılır. Küçük bir kasaba olduğu için Dr. Boyle çabucak yetişir ve balıkçının kalbine yaptığı iğne ve suni solunumla balıkçıyı hayata döndürür.
“Öbür dünya, bu hayatın en iyi anlarının sonsuzluğundan ibaretse bunu bilmek istemez misin?” diye soraraDavid, Dr. Boyle. Tabi Boyle, ikna olmaz David’in delice argümanlarına.
Şirvan Erciyes



