Bir yol uzanır, sıcak, deniz kenarında. Bir çocuk oturuyor. İçinde, kendi kıyısına mahkum bir denizin tutuklu mahzunluğu. Yol uzun, yol sıcak.
             Bazı çiçekler, suyu kesildikçe büyürdü ve çıktığı yolun bunu ona öğretebilmesi için zaman gerekliydi. Sahneye çıkabilmek için ne yapması gerektiğini arıyordu ya, çok uzak bir yerde buldu: kendine inecekti ilkin. Memleketinden, doğduğu Antakya’dan genç yaşında ayrıldı. Tiyatro oyuncusu olmak istiyordu genç delikanlı. Önünde, çokları için önemsiz görünen birkaç pürüz vardı. Ne ki pürüzlerin aslında aşılması gereken birer tepe olduğunu anladığı sınavlarda aldığı “Türkçeni geliştir” yanıtı yuva yapıyordu genç yüzünün çizgilerinde. Gerçekte 1988-1989 yıllarında memleketi Antakya’da amatör olarak tiyatro da yapmıştı. Spora ayrıca meraklı bu genç delikanlı, bir dönem futbol takımındayken diğer dönem hentbol takımında kendine yer buluyordu. Kalbinde ıslık çalan asıl esintinin top değil, takım olma duygusu olduğunun ayırdına varınca halk oyunları ekibine dahil oldu. Zayıf Türkçesinin, tiyatro sanatçısı olacak yetkinliğe eriştiğini ancak 24 yaşında, 1993 yılında kanıtlayabildi. Gırtlaktan konuşuyor, başta “K” ve “H” olmak üzere sert sessiz harfleri yutağında çalkalamadan telaffuz edemiyordu. 1997 yılında, dört yıl önce kabul aldığı ve ilk mezunlarından olduğu Selçuk Üniversitesi Konservatuvar Bölümü’nden diplomasını aldı. Ana dili, Arapçası, gırtlağında ikamet etmiyordu artık.
            Kimden mi bahsediyorum? Kendine gecikirken ustalaşmakta erkenci bir tiyatro sanatçısından: 2005 yılından beri İzmir Devlet Tiyatrosu’nda birçok karaktere yaşam veren, 2017 yılında Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri’nde “En iyi erkek oyuncu” seçilmiş, kadrosunda yer aldığı ve 3000 aday film arasından sıyrılıp kısa listeye seçilen 15 filmden biri olan Aden ile 2018 Varşova Film Festivali’ne davet edilen Cemalettin Çekmece ‘den elbette. Yıllar önce zayıf Türkçesi ve sert telaffuzu nedeniyle tiyatro sahnesine uygun olmadığı düşünülen sanatçı, bugün sert sessiz harfleri Arapça’ya uygun şekilde telaffuz edebildiği için birçok yöresel projenin aranan adı durumunda. Dil kullanımı ve oyunculuğundaki ilerleme, şimdilerde orta yaşlarındaki bu buğulu gözlü, etkileyici sesli adamın aynı zamanda seslendirme projeleri için de çağırılmasına ön ayak oluyor.
            Suskunluktu insanın ana dili, o da sahnedeyken aynı dili susabiliyordu seyirciyle. Böylelikle, “Ermişler Ya Da Günahkarlar” oyununda tekil görünen, oysa içinde üç ayrı kişiliği barındıran Dr. Farquhar rolünü başarıyla canlandırdı. Bu bir rastlantı değildi, zira bir zamanlar pürüzlerin tepeye dönüşmesinde etkisi büyük olan kadim kent Antakya’nın çok kültürlü yapısı, farkında olmadan onu emzirmişti. Yüreğindekinden başka bir türkünün ezgisinde kaldığını hisseden, yaşam içinde istemediği yollarda kaybolduğunu duyanlar için yalnızca usta bir sanatçı değil, aynı zamanda bir esin öyküsü olduğunu düşünüyorum onun.

Zira Cemalettin Çekmece, kaybolduğu karanlık yolları aydınlatmak için ışığını ararken kendini kendi yoluna yıldız etmiş bir aydın…

Paylaş:

Yoruma Kapalı Paylaşım.