Zerrin Saral, Aksisanat Portal için yazlarlara Öykü Zamanlığı‘nda Bir araya geliyor. Öykü Zamanlığı‘nda Zerrin Saral bu defa Dilek Üstündağ’a soruyor: 

Dünya hızla değişirken, sanatın izdüşümü, sanatçının sanatını ortaya koyma şekli de aynı hızla, değişime/dönüşüme uğruyor. Böylesi bir çağda, veri tabanını koruyan, yaratım sürecinize katkı sağlamış, tüm zamanların öyküsü/öykücüsü dediğiniz öykü ve öykücü(-ler) kimler? Bu tercihi, yazınınızda neye/nereye dayandırıyorsunuz? 

Dilek Üstündağ: Hız çağı, teknoloji çağı ifadeleri, uzun süredir hepimizin diline dolanmış durumda.  Farklı coğrafyalarda, farklı yaşlarda, farklı kültürlerde olsak da bu ifadelerin yaşama yansımalarını artık net olarak hissediyoruz.  Gerçeğin yerini alan elektronik programlar hayatın her alanına girmiş durumda. Ülkeler sınırlarını sıkı sıkıya koruya dursun elektronik dünyada kapılar herkese açık.

Bu hızlı değişimde sanat da değişiyor elbette. İnsanların tüketim anlayışları farklılaşırken sanatçının bu ortamda kendini konumlandırdığı yeri de değişiyor. Bu değişiklik sanatçının kendini ifade etme şekline yansıyor.

Yazınsal süreçte yazar, ortaya çıkardığı yapıtla kendi arasındaki dinamikte sosyal ve politik dünyasından psikolojik, sosyolojik ve imgesel dünyasına kadar hepsini harekete geçiriyor. Bu dinamikler yazara özgü. Yani yazar, yapıtını ortaya koyma sürecinde dünyanın içinde bulunduğu yaşamsal dinamiklerden fazlasıyla etkileniyor hatta bu konuda toplumun önünde yer alıyor. Bunu hayal edip, kurgulayıp yapıtına yansıtıyor.

Böylesi bir çağda yani hız çağında, giderek derinliğin azalıp sığlığın gücü, belleksizlik, travmalar, kayboluş artarken ben, hem bu durumdan korunmak hem de etkilendiklerimi değiştirip dönüştürerek yaratım sürecime katkı sağlamak için kendimden önceki büyük eserlere sığınıyorum. Bunu yaparken de mevcutlardan haberdar olmayı ihmal etmiyorum.  Bu süreçte de yaşamın sıradan gibi görünen ayrıntılarına odaklanan, öylesine yaşayıp geçmeyen, bizim üzerinde durmadığımız anlara insanı sığdırabilen öykücülerin peşinden gittiğimi hissediyorum. Onların benim önümü açacağını biliyorum.  Bu anlamda benim için yelpaze çok geniş.  O yüzden beni etkileyen ve etkisini hiç yitirmeyen benim için ilklerden sadece birkaç isim; Çehov, Sait Faik Abasıyanık, Ferit Edgü olabilir.

Öykülerimi yazarken;  anlatımın giderek sadeleştiği, öykünün kısalarak yoğunlaştığı hatta görsel ve işitsel kaynaklarla desteklendiği gibi pek çok değişimin de ışığında sıradan gibi görünen şeylerin varlığını ve önemini duyumsatmak istiyorum. Bunu yaparken öykünün gücüne, dönüştürücülüğüne, kalıcılığına inanarak okurun şaşırma, yeniden keşfetme yetilerine dokunmayı önemsiyorum.

Dilek Üstündağ:

1972 yılında Almanya’da doğdu.  Eskişehir Cumhuriyet Lisesi’nin ardından, Anadolu Üniversitesi’nde Kimya Mühendisliği okudu. Aynı üniversitede Yüksek Lisans eğitimini sürdürürken bir yandan da 1993 yılında özel bir sektörde iş hayatına başladı. Çeşitli dergilerde öyküleri yayımlandı. 2017 yılında Son Bakış isimli öykü kitabı çıktı. Eskişehir’de yaşıyor.

Paylaş:

Yoruma Kapalı Paylaşım.