Mualla Katip: Bir şiiriniz yorumlanırken o şiire sizin yüklediğiniz anlamın ortaya çıkartılması mı yoksa aklınızdan geçmeyenlerin şiirde bulunması mı sizin hoşunuza gider?Neden?
Anlam katmanlıdır. Özellikle şiir söz konusu olduğunda, anlam sadece derinlemesine ve enlemesine yayılmaz; çok boyutlu olarak yayılır. Elbette bu anlam yoğunluğunun şiirin imgesel yapısıyla doğrudan ilişkisi vardır. İmgesel olmayan yalın şiirlerde anlam daha tek boyutlu ve daha göz önündedir. Bu yüzden de, diyelim Turgut Uyar’ın bir şiirini her okuyuşunuzdaanlamın daha önce keşfedemediğiniz başka bir boyutuyla karşılaşabilirsiniz. İki okuma arasında geçen sürede, sizde meydana gelen değişim, şiiri algılayışınıza da yansır. Ama diyelim Hasan Hüseyin’in bir şiirini okurken bu durumla kolay kolay karşılaşmazsınız. Anlam sizi yalın halde bulur ve kendiyle yüzleştirir. Çağrıştırmak yerine kendini açıkça ortaya koyar.
Elbette bu durum bir şiirin ötekine üstünlüğünü göstermez. Farklı şiir anlayışları doğrultusunda, anlamın katmanlaşmasına yönelik farklı yaklaşımlar söz konusudur burada.
Yalın bir şiir yazıyorsanız, sizin şiire yüklediğiniz anlamın dışında, aklınızdan hiç geçmeyen bir anlam çıkıyorsa şiirinizden, mahvoldunuz demektir. İstediğiniz anlamı şiire yükleyemediniz, okurda farklı bir algı yarattınız anlamına gelir bu. Anlam çökünce biçim de çöker. Şiir yıkılır. Altında kalırsınız.
Ama çağrışıma dayalı bir şiirse yazdığınız, anlam başta da söylediğim gibi çok boyutludur ve çoğu zaman şairini de şaşırtacak yerlere varır. Şiiri her yorumlayan farklı bir anlam çıkartabilir. Çoğunlukla, şairi bile şaşırtan yorumlar yapılabilir, şaşırtıcı anlamlar çıkartılabilir. Ancak, anlamın çok çağrışımlı olması başıboş olduğunu göstermez. Elbette şiirin ipi şairin elindedir. Çağrışımın yönünü, dizelerin okurun duyarlığıyla yüzleştiğinde neye evrileceğini bilir şair. Açıkçası hümanist bir şiirsel yapıdan okur bir katliam mesajı çıkartamaz. Anlam çoğalır ama savrulmaz!
Şimdi sorunuzun cevabını verebilirim: Bir şiirim yorumlanırken, aklımın ucundan geçmeyen bir anlam çıkartılır, okur hiç ummadığım çağrışımlara sürüklenirse bu beni mutlu eder. O şiirin gerçekten güçlü, gerçekten sıkı bir şiir olduğunu gösterir bu.
Betül Dünder: Aslında her ikisi de…Yazılan okurun alımladığıdır. Aşk şiiri olarak okuyacağı bir ölüm şiiri de yazmış olabilirim, bir ayrılık şiiri meydana çıkmış bir emekçinin sözcükleri de olabilir ağzında taşıdığı… Ben yine de okurun inisiyatifinin yazan özne olarak benden daha fazla olduğunu bilirim. Ama okuduğu şiirden benim iskeletimi görmesini bekleyemem. Birlikte karşılıklı kristalize olan bir süreçtir bu. Ben “karalı”olduğumu söylemişimdir, okur bunu kendi adasında bir toprak ile onulmaz bir bağ olarak düşünür, belki de bu sözcüğün ataerkillikle ilintisini… Yazarken de okurken de derinliğimiz kazdığımız toprağın niteliği kadar oluyor, vesselam…
Haydar Ergülen: Elbette aklımdan geçmeyenlerin şiirde bulunması.
Taner Cindoruk: Anlam geniş bir sofra gibidir. Anlamı korurken, en saf, doğal haliyle ona biçim verebilmekten yanayım. Anlamı bir elmas gibi bulup çıkarırken; ima edilen şey, imge ile oluştuğu vakit, şiirin anlam çerçevesi daha farklı, geniş bir boyut kazanacaktır. Yani ki hayal gücünü tetikleyen imgeyi de, iyi anlamak, esas kılmak gerekli. Şiir neticede sözcüklerle yazılır. Anlam daima şiirin anahtarıdır.
Şiirin sihri vardır, çünkü sözcüklerin vardır. Ama kibri yoktur. Kibir şairin tasarımına dair bir hata, karıştırmamak gerek. İlle anlam yüklemesi yaptım bu böyle okunursa okunsun yoksa okunmasın diye direten varsa ona da hayatta başarılarının devamını dilerim…
Emel Koşar: Şiirlerim yayımlandıktan sonra benim şiirim olmaktan çıkar. Okuru yönlendirmek veya açık göndermelerle sınırlandırmak istemem, şiirlerimi herkes istediği gibi yorumlayabilir. Her okunduğunda okura farklı şeyler hissettirecek, sezdirecek şiirin peşinde olduğum için kendi içinde tutarlı olmak koşuluyla şiirlerim hakkında değişik yorumlar duymak, okumak beni mutlu eder.
Resim, müzik, sinema, tasavvuf, mitoloji gibi beslenme kaynaklarımın şiirimi derinleştirdiğini düşünüyorum. Anlamsızlığa varmayan, sezgiye yönelik, anlatımcılıktan uzak, çok sesli bir şiir yazmaya çalışıyorum. Okur ne kadar donanımlıysa şiirimin derinliğine o kadar nüfuz edebilir. Şiirlerimden benim aklımdan bile geçmeyen çıkarımlarda bulunabilir.
Ressam Oğulcan Yiğit Özdemir internet sitesinde Fırça Darbesi adlı kitabımdaki “Seyahatnâme” şiirimi İngilizceye çevirmiş ve incelemişti. Oğulcan Yiğit Özdemir’i yıllar sonra MSGSÜ’de öğrencim olduğunda tanıdım. Nezihe Altuğ, Cemil Okyay, Hilâl Karahan, Hüseyin Peker, Hilmi Haşal, Ömer Turan, Şerif Fatih, Haluk Öner, Fatih Özdemir, Sevda Gülakan, Okan Yılmaz gibi isimlerin yanı sıra okurların şiirlerim hakkındaki yorumlarını okurken kendimi eserlerime yabancılaşmış hissettiğim de oluyor.



