Yazar: Alper Ağdaşan

ANA

Çektim, üfledim. SI ölçü biriminde rahat bir altı altı metre gitti. Çektim bir daha. Aynı ölçü biriminde aşağı yukarı o kadar gitti. Bir başkası da çekse ve üflese en az bir o kadar giderdi. Tamam, mütevazılığı bıraktım. Nakarat. Zorlamadım. Beni. Herkes kadar bir insanın düşüncesiyle, bi’ başkasıyla. Aynı zamanda, cazip zamanda ve ani olarak ne kadar da olmaz ki. Olur olur. Suyun musluktan akan kaçamağı. Artarak devam ediyor. Ediyoruz. “6 months of love” çalıyor. Tesadüf değil. Yani. Doymak dediğin. Dur dur, kaçamak suyun altında kalan süre içinde bir mutluluk barındırıyor; merhaba. Kadehler eşlik ediyor. Merhaba. Belki (Benden öte benden bağımsız).…

Devamını Oku
ANA

Sağ tarafıma, kolumun üzerine uzanmıştım. Batan güneşin ışığını yansıttığı yumurta sarısı renkli kumların üzerinde sarıldığım küt saçlı kadının, çarşafı ve ihramı andıran (ve Tanrıça kıyafetine de benzeyen) beyaz renkli elbise vardı. Kadın, kim olduğunu tam olarak hatırlayamadığım arkadaşlarımdan birisiydi. Gözleri görmeyen Moğol (falcı) bir kadın, sol omzuna taraf yığılı beyaz rengin daha çok olduğu at kuyruğu şeklinde örgülü saçlarıyla önümüzde oturuyordu. Falımıza bakıyordu. Sarıldığım kadın ayaklarına kadar uzanan elbisenin ucunu, sol ayağından yüksekte olacak şekilde, bir perde gibi havaya kaldırdı. O sırada, sürekli olarak başını öne ve geriye doğru sallayan falcı (Moğol) kadın; “İnsanı insana kırdırdılar!” dedi ve gümüş rengindeki…

Devamını Oku