Özgür Hüseyin Akış
Ekim 2023’te vizyona giren Ken Loach’un son filmi The Old Oak, mülteci sorununu işliyor. Yönetmenin birçok filminde toplumsal konuları işlerken hüzün ve umut arasında izleyiciye geçen hissiyat biraz daha fazla hüzün oluyor. Son filminde Suriye’den 2016 yılında İngiltere’nin eskiden maden ocaklarının olduğu köye otobüslerle gelen mültecilere başlangıçta yerel halkın gösterdiği tepkinin yerini nasıl yardımlaşmaya sonrasında vurgulanan dayanışmaya dönüştüğünü görüyoruz.
Maden ocaklarının kapatılmasıyla işsiz kalan yerel halkın ekonomik sıkıntılarının yarattığı çıkışsızlığın sorumluları bir anda karşılarına çıkıyor. Mültecilere fiziksel ve sözlü saldırıların karşısında bir elin parmağını geçmeyecek yerel halktan kişilerin gösterdiği çabanın sonucunda durum tersine dönüyor. Filmin bir bölümünde maden ocaklarının olduğu dönemde yapılan grevlerin hatırlatılması, maden ocağında çalışırken ölen kişinin ana karakterlerden birisinin babası oluşu, aslında bu sorunun sınıfsal yanının daha ağırlıklı işlenmesi tercih edilebilir miydi sorusunu akıllara getiriyor.
Köye gelen mültecilerin yoksulluğu paylaşmak dışında bir ayrıcalıkları olmadığı görülüyor. Türkiye’de mültecilere yönelik sözlü saldırılardan çok da farkı olmayan söylemlerin oluşu filmdeki konuya içerden bakmamıza da neden oluyor. Köydeki ekonomik, sosyal, toplumsal açıdan kötüye gidişin nedenleri de daha açık anlatıma muhtaç. Tabi 1 saat 53 dakikalık bir filmden her şeyi en ince ayrıntısıyla anlatmasını beklemiyordum. Yoksulluk karşısında bir dayanışma örgütlenmesinin tercihi yerine siyasi bir örgütlenmeyle işçi sınıfının bir araya geldiğinde yapabilecekleri gösterilebilirdi.
Ana karakterlerden olan Suriye’den gelen genç kadının iç savaşın bütün sorumluluğunu Esad rejimine bağlaması benim için diğer dikkat çekici taraf oldu. Arap baharıyla başlayan Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki hükümetlerin değişim süreci Suriye’de duvara tosladı. Emperyalizmin cihatçı çetelere açıktan desteği ile hala devam eden iç savaş nedeniyle milyonlarca insanın göçe mecbur bırakılması ve ülkeleri yıkanların, yağmalayanların şehirleri yeniden inşa etmek için ellerini ovuşturmaları mülteci sorununun sınıfsal boyutunun altının daha fazla çizilmesini zorunlu kılıyor.
Filmin ismi Türkçeye umudunu kaybetme olarak çevrilmiş. Aslında daraltılmış bir dayanışmanın ortaya çıkarttığı umudu seyirciye gösteriyor. Mültecilere yöneltilen tepkilerde neden oldukları sorunların onlardan önce de olduğunun vurgusu aslında ırkçı söylemlerin altının boş olduğunun gösterilmesi açısından önemli. Filmi izlerken biraz bizdeki 12 Eylül darbesini konu alan filmleri izliyormuşum havası yarattığını söyleyebilirim.
Mülteci sorunu bir sonuç. Göçe neden olan gelişmelerin tartışılması için mücadelenin yönünün o tarafa çevrilmesini sağlayacak üretimler sorunun sağlıklı tartışılmasını besleyecektir.
Yönetmen: Ken Loach
Oyuncular: Dave Turner, Ebla Mari
Ülke: İngiltere
Yapım: Rebecca O’Brien