Eyüp YILDIRMIŞ
“Hayat kimsenin etrafında dönmez, herkesle beraber yürür.”
Mahur Beste, Türk edebiyatının nadide eserlerinden biridir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dil ve anlatım ustalığı, okuyucuyu romanın içine çekme gücüne sahiptir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinde önemli bir tema uzun süredir zaman olmuştur. Bu, Marcel Proust’ a (1), bağlamak hiç de hatalı bir yaklaşım değildir. Tanpınar, Proust gibi geçmişin izini sürer. Geçmiş zamanın Tanpınar’ın kendi hatıralarının romanlarına yansıması veya roman kahramanlarının hatıralarının olaylar içindeki rolü, burada gözlemlenen ortak bir geçmişin izleridir, adeta toplum hafızasının bir parçası. Mahur Beste (2), Osmanlı toplumunun Tanzimat Dönemi’yle birlikte yaşadığı derin değişimleri okuyucunun zihninde simgeler. Burada, müzikle romanın bir arada düşünülmesi gerekmektedir. Tanpınar, eserinde müziği ve romanı birleştirerek, tarihî bir sergi gibi Osmanlı toplumunun dönüşümünü resmeder.
Mahur Beste, Tanpınar’ın diğer eserlerinde belirdiği gibi medeniyet meselesini ön planda tutar. Tanzimat sonrasındaki değişimleri, çöken Osmanlı toplumunu ve ilmiye sınıfının çöküşünü ele alır. Aynı zamanda, karakterlerin kişisel dramları ve yaşadıkları dönemin sorunları, romanın temelini oluşturur. Karakterler, geri dönüşlerle mazinin koridorlarında dolaşır, konuşur, düşünür ve duyar. Eserde, uzun cümleler ve detaylı tasvirler, romanın göze çarpan özelliklerindendir. Olayların akışında belirli bir sıra gözetilmemiş, bazen olaylara başlanmış ancak devamı getirilmemiştir. Bu durum, sanki bir unutulmuşluğu, bir uyuşukluğu anlatır gibi algılanabilir. Ancak yazarın gerçekçi gözlemlerle hiçbir ayrıntıyı kaçırmaması, dikkati ve sosyal, tarihsel felsefesi, bu neticeyi çürütmeye yöneliktir. Romanın ana karakteri Behçet Bey, yaşı yetmişin üzerindedir ve geçmişe saplanmış, içe kapanık bir kişilik sergiler. Behçet Bey, estetik kaygılarla döşenmiş evinde antikalarla zaman geçirir. Atiye, Behçet Bey’in evlendiği güzel, eğitimli ve mutsuz bir kadındır. Eşini genç yaşta kaybeden Behçet Bey, bu kaybın etkisiyle karısının hatıralarıyla yaşar. Evliliği boyunca eşine karşı anlayışsız davranmış ve onu incitmiştir. Roman, Behçet Bey’in babası İsmail Molla’nın hayatına da odaklanır. İsmail Molla, ilmiye sınıfının bir üyesidir ve zamanla çöken bu sınıfın yaşadığı değişimleri temsil eder. Ata Molla ise geçmişi özleyen, satranç oynayarak kaçmayı tercih eden bir âlimdir. Romanın ilerleyen bölümlerinde, Behçet Bey’in hayatındaki dönüm noktaları, çevresindeki diğer karakterlerin hikâyeleriyle birleşir. Behçet Bey’in evliliği, çevresindeki dönemsel değişimlerle birlikte karmaşık bir hal alır. Atiye’nin ablası Ruhsar’ın kocası Halit Bey’in yaşadığı hukuki mücadele, mahkemelerde geçen yıllar ve aile ilişkilerindeki çatışmalar, romanın gelişen olaylarını şekillendirir. Mahur Beste, romanın içindeki kurgusal karakter olan Atiye’nin küçük eniştesi Lütfullah Bey’in babası Talat Bey’in eseridir. Talat Bey, bir çarkçı yüzbaşısı olarak bu bestesini, karısı kendisini terk ettikten sonra yazmıştır. Bu detay, romanın içindeki karakter ilişkilerini ve geçmişle günümüz arasındaki bağları daha da derinleştirmektedir.
Talât Bey’in neden sevilmediğini ise şu şekilde cevap verir yazar: (Ülkü, nu.99, 1 Kasım 1945, s. 25-27.)’ (3), de, “Onun talihinden korktuğunuz için değil mi? Ne zaman ondan bahsedecek olsam elime sarıldınız, bana başka şeyler anlattınız. Hâlbuki ‘Mahur Beste’ onundur. Siz, Behçet Bey, suyun başında beklemeğe mecbursunuz,” diyerek devam ettirir sözlerini, “Yaradılış sizi sadece bir istek, bir susuzluk olarak yaratmış. Talât Bey öyle değil. O, yaşayan adamdı. Hatta hayata örnek, moda veren adam. Meselesi bir şeyin yokluğu üzerinde kurulmamış. Talât Bey’in size benzediği hiçbir taraf yok. O, kırılmış adamdır. Siz mağlûpsunuz. Onun kaçacak, tutacak yeri var. Musikiye, sanata kaçtı. Sanatkârla patolojik tip arasındaki farkları bu kadar yakından gördükten sonra nasıl vazgeçebilirim?”. “Mahur Beste,” Türk romanının gelişim sürecinde önemli bir dönemde, özellikle Doğu-Batı ikilemi üzerine odaklanarak ortaya çıkmıştır. Eser, kişilerin iç dünyalarını, düşünce yapılarını ve yaşadıkları çatışmaları ele alarak, bu sürecin izlerini sürer. Doğu-Batı ikilemi, eski ve yeni, geleneksel ve modern arasındaki çatışmaları ifade ederken, romandaki müzik unsuruyla birleştirilerek özgün bir bakış açısı sunulmuştur. Türk romanının geçmişi, çeşitli dönemlerdeki sosyal, kültürel ve siyasi değişimlere paralel olarak evrilmiş ve farklı temaları işlemiştir. “Mahur Beste” gibi eserler, bu zengin mirası devralarak, edebiyat dünyasında kendine sağlam bir yer edinmiştir. Bu eserler, sadece o dönemin değil, aynı zamanda günümüzün okuyucularına da tarihî, kültürel ve düşünsel bir bakış açısı sunmaktadır.
————-
(1) Proust, Fransız romancı, deneme yazarı ve eleştirmen. En tanınmış eseri 1913-1927 yılları arasında yayımlanan yedi ciltlik “Kayıp Zamanın İzinde” dir. Proust, çeşitli yazarlar ve eleştirmenlerce 20. yüzyılın en etkili yazarlarından biri olarak kabul edilir.
(2) Mahur beste, özellik olarak yüksek perdeden başlayarak kademe kademe düşüş gösteren bir yapıdadır. Anlatmak istediğini kafasında biçimlendiren sanatçı bilinçli bir seçim yapmış, mahur Beste’yi seçmiştir. Onun romanındaki kişilerin yaşamları ve karakterleri de bu özelliğe sahip olarak beste ile paralellik gösterir.
(3) Ülkü, Halkevleri’ nin yayın organı olarak Şubat 1933 ile Ağustos 1950 tarihleri arasında yayımlanan dergi. Üç seri halinde yayımlanan derginin amacı, halkevlerinin ve dolaylı olarak cumhuriyetin ideolojisini yaymaktı.
1 Yorum
Ahmet Hamdi Tanpınar’ı bu kadar geç tanımış olmayı sadece benim değil, edebiyat dünyasının da eksikliği olarak görüyorum.
O dönem insanının ve toplumsal ruhunun derinliklerini her açıdan okuyan ve okuduklarını, roman karakterleri üzerinden düşündürüp, tartıştıran bu büyük yazarı saygıyla anıyorum.
Behçet bey karakteri üzerinden Tanpınar’ın edebi derinliğini çeşitli açılardan ele alan bu yazıyı ve diğer yazıları keyifle okudum.
Emeği geçen tüm yazarlarımıza teşekkür ederim.
Kaleminize, yüreğinize sağlık…