Burçin LAÇİN ALTAY
Haldun Taner, yaşamın derinliklerine inerek sırlarını çözmüş ve bu çözümü dünyaya duyurmak için kalemine sarılmış dahi bir yazar. İnsan ve toplum düzeninin yozlaşmasını, dengesizliğini, haksızlıkları gözünü kırpmadan, ancak yazın sanatının inceliklerini kullanarak kaleminin ucunu sivrilterek sergilemekten çekinmez. Ülkenin taze zamanlarında, eski kelimelerin sayfalarca gezindiği öyküler, sahiciliğinden kaybetmeden günümüze gelmiştir. Öykülerin geçerliliğini hala koruması, inandırıcılığının süregelmesini sağlarken sanatı ve zamanı tanımış bir ruhun izlerini taşıyor. Bunun yanı sıra düzen terazisinin adaletsizlik tarafının uç noktalardaki yüklerin çoğalması, düşündürücü olduğu kadar üzüntü yaratması temaların akılda kalıcılığını sağlıyor. Sanatsal eleştirinin tarihte yerini bulmasını temenni ederek, düzene direnen dik bir duruşla yazdığı inkâr edilemez. Yazarın umudu ise umut olabilmek elbette insana, düzene, topluma, çağa… Özgürlük, adalet, aşk gibi insan hayatını ve tüm yaşamı etkileyen faktörlerin altını, okuyucunun ruhuna dokunarak çizerken, aksiliklerle örülmüş hayatları mizahı da katarak yalın bir dille anlatır.
İlk defa Varlık Yayınları tarafından 1951 yılında yayımlanan “Tuş” adlı öykü kitabı, insanda olabilecek bütün iyi ya da kötü özellikleri yani gerçek insanın mükemmel çözümlemesiyle aktarılan derinlikli ve vurucu öykülerden oluşur. Doğumdan ölüme insanın başına gelebilecek türlü faciayı genellikle “ben” anlatıcı dili ile anlatsa da dışarıdan olayları, kişileri, hatta hayatı çözen bir anlatıcı ile öyküleştirmektedir. Kurgulanan yaşamlarla insanın hissedebileceği bütün hisler genellikle tema olarak işlenir. Okuyucuya; üzüntü, korku, şüphe gibi insan ruhunu en çok kemiren duyguların perçinleşmesiyle karakterlerin duygu durumlarının değişkenliklerinin uçurumunda yaşanabileceklerin sınırsızlığını göstererek, insanları olduğu gibi kabullenme eğilimine sürükler. Burada, insancıl olmanın ve çözüm odaklı bir anlayışın beraberinde her türlü adaletsizliğin nasıl çözüleceğinin ipuçlarını hatta cevaplarını verir. Yüzleşmelerde dolu öykülerin birleştirici unsuru da gerçeklerin tüm çıplaklığıyla yüze yansımasıdır. Bu yansımaların bıraktığı derin izi görmeye çalışalım:
TUŞ: Güçlü ve güçsüzün çatışmasında yenilen, güçsüz olsa da kaybedenin insanlık olduğunu ağırca vurgulayan bir öykü. Adaletsizliğin; bürokrasinin damarlarına işlediği bir zamanda, yaşananlar karşısında suskunluğunu bozamayan insanın kendini bozarak değişkenlik gösterdiğini vurguluyor. Ben diliyle anlatsa da asıl ana karakteri anlatarak üst kurmaca denemelerinin belki de ilkini oluşturuyor. Doğrunun ve adaletin sağlanması için uğraşırken bozuk düzenin taşlarında yürümeye ayak uyduran karakterlere ayna tutuyor. İnsanın kendisini ve sistemin yanlışlığını sorgulatsa da düzenin hiç aksatmadan devamını kabullenmenin onursuzluğunu yansıtıyor.
KIZIL SAÇLI AMAZON: Aşkın uçsuz bucaksız, masmavi denizinde gezinen bu öyküde; ana karakter hayal dünyasından gerçeğe dönüşünün hayal kırıklığını anlatırken vazgeçmenin mümkün olmadığı durumları yaşıyor. Aşkın her halinin başka hülyalara daldırdığı karakterin içtenliğiyle somutlaştığı öyküde hislerin yoğun anlatımı okuyucu için kendine bağlayıcı niteliktedir. Aşkın yalnız insana değil, paraya, mevkiye ve güce aynı tutkuyla olabileceğini ispatlayan öykü, hayal kırıklığının, amansız bir aşkla vazgeçmeden yoluna devam ederek kabullenmenin umudunu aşılıyor.
MADE IN USA: Kültürel bir çatışmanın içinde batı özentisinin toplumsal olarak kültür yozlaşmasına itildiğini sergileyen öykü, yalanların evrensel olarak dağılımında uğranan hezimeti yaşayan karakterin, yaşadıklarını anlattığı bir mektuptan okunarak anlatılıyor. Aile ve toplum baskısından kurtulmaya çalışan kadınların ve bununla birlikte bunu kullanmaya yeltenen düzenbaz bir karakterin etrafında dolaşıyor. Karakter kandırılsa da kendi özgülüğünü yaşamanın hazzı üzüntüsünü yeniyor. Pişmanlık duygusunu sorgulatsa da yaşanılan zamanın güzelliğine tutunarak mutlu olabilmenin inceliklerini aktartıyor.
ELLER: Kurgusal olarak zihni farklı düşüncelere sevk eden ve el falı fikriyle yazılan öykü, gişe memuru karakterin insanların ellerinden hayatıyla ilgili sırları gördüğüne inanması üzerinedir. El konusunda takıntısı onu, sadece eldivenini gördüğü ve sonra bulduğu bir kadına cinsellik dışı bir arzuyla hayal etmesine sürükler. Gördüğü narin ellerden ruhunu tahmin etmeye çalışırken beden ve ruhun bir bütünlük içinde olduğuna dikkat çeker. Ellerin başka bir anlamı da dokunma duyusunun insana kattığı dış dünyayla bağlantıyı sağlamasıdır. Takıntıların insanı sürüklediği yerin içinden çıkılmaz bir halde olduğunu göstermek için yazıldı belki de…
ALLEGRO MA NON TROPPO: Kadın ruhuna ilişkin önemli tespitlerde bulan öyküde yazar; aldatılmanın acısını, kırılan güvenin ruhta açtığı yoksunluğu anlatırken, aşkın en saf ve masum halinde ilk gençliğin heyecanıyla savrulan duyguların yanarak nasıl kül olduğunu gösterir. Sadece salt sevginin yetersiz olduğunu kadın ruhunun derinliklerinin bilinmesi ve anlaşılması gerektiğini, keman müzik aletinin çalınmasıyla bağdaştırarak kemanı bir metafor olarak kullanmıştır. Asıl konusu, ana karakterin aşkı üzerinden anlaşılamayan kadınların iyi çalınması gereken enstrüman olduğunu, benzetme sanatıyla hafızalara kazıyan bir öyküdür.
Haldun Taner, Tuş, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. (YKY), 1. baskı: İstanbul, Mart 2016
3 yorum
อยากรวย ให้ superslot777 ช่วยคุณ พวกเรานั้นได้เก็บรวบรวมค่ายเกมยักษ์ใหญ่แล้วก็ค่ายเกมทุกชนิดเข้ามาไว้อยู่ในเว็บเดียว ไม่ว่าจะเป็นเบอร์ต้นๆของออนไลน์เช่น pg slot และอื่นๆ
pgslot รับฟรีเครดิตเพียงสมัครเข้ามาเป็นสมาชิกที่เว็บไซต์ของพวกเราเพียงแค่นั้น รับฟรีไปเลยโดยทันที PG SLOT ใช้ประโยชน์เล่นเกมได้จริง มีสิทธิ ลุ้นเครดิตฟรี ได้ทั้งยังสมาชิกเก่า
สล็อต ฟรี สล็อตเว็บไซต์ตรง ให้บริการเกมพนัน สล็อตออนไลน์ ได้เงินจริง หนึ่งในเกมพนันออนไลน์ เล่นง่าย ยอดนิยมมากมายๆจากนักการพนันทั่วทั้งโลก pg slot สล็อตแตกง่ายแตกหนักสล็อต