Hasret BALABAN
Tûtî kuşuna…
Doğduğumdan beri denizle ilgili duyduğum sözler aklımın bir köşesinde yaşıyor, ara ara karanlıkları yırtan çakımlar gibi kendini gösterip geri çekiliyor. Bunlardan en çok iz bırakanı, “Deniz, insanın derdini alır.” sözüdür. Ancak Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın “Merhaba Akdeniz” adlı eserini okuyunca denizle ilgili çok az şey bildiğim gerçeği gelip karşıma oturdu.
Hikâyeleri okudukça betimlenen mekânlarda geziniyor insan. Halikarnas Balıkçısı, sanatını öyle berrak aktarıyor ki kelimeden kelimeye, cümleden cümleye geçerken, sudan çıkıp nefes alarak tekrar suya daldığınızı hissediyorsunuz. Diyorsunuz ki “Keşke Akdeniz’in herhangi bir kıyısında doğsaydım, denizle ana-evlat gibi büyüseydim. O zaman hemcinslerimden kaçacak sığınağım olurdu. Bana engin bağrını açardı mavi anam. Konuşurdu benimle. İyileştirirdi beni. Ben de ona gönlümü verirdim.”
Kitaptaki çoğu öykü, denize gönül veren kişinin er ya da geç ona gitmesi üzerine kurulu. Bu deniz âşıkları engellere kördür çünkü deniz aşkı tüm aşkların üzerindedir. Boynundan üstünü suyun altına sokma cesaretini gösteren her beşer, denizin altında, bambaşka bir dünyada sanıyor kendini. Lacivert zindanların büyüsüne kapılıyor. Dibe ilerledikçe yeniden hayran oluyor. Sevgilisinin hasretini çekmekten zevk alan âşık gibi, korktukça devam ediyor dalmaya. Yaşam katmanından uzaklaştıkça kurtuluşa yaklaştığını sanıyor. Ama bilmiyor ki deniz öfkelidir. Kendine ait olmayanı başından atar, kendine ait olanı er ya da geç söker alır. Deniz, yaratılış kadar güçlüdür. Yeri gelir doğadaki tüm canlıların öcünü alır, yeri gelir tûtî kuşu gibi cıvıldaşır. Böyle bir güçtür onunki. Öyküler gösteriyor ki yaratılış ve tabiat ana koyun koyunadır. Halikarnas Balıkçısına göre, deniz ve toprak, tabiat ananın iki can damarıdır.
Öykülerde çoktanrıcılık inancında geçen tanrılar karşımıza çıkıyor. Çoktanrıcılık, doğatanrıcılık temeline dayanır. Doğatanrıcılıkta doğa, Tanrı’dır. Tanrı güçlüdür. Deniz, Tanrı kadar güçlüdür. O zaman deniz, Tanrı’dır. Cevat Şakir, denize Tanrı’ya tapar gibi tapmıştır. Tanrı adaletlidir. Tanrı’ya göre yaratılanlar eşittir. Deniz de adaletlidir. O da insanlar arasındaki sınıf farkını bir fırtınayla yok edebilir. Tufan anında padişah ile herhangi bir insan, can korkusuyla sarmaş dolaş olabilir. Tanrı ve deniz sevgisi önde olanlar maddiyata önem vermez, gösterişi sevmez. Tabiatın bize sunduklarını görebilenler, en zengin insandan daha mutludur. Doğanın bize sunduğu, hacimce en büyük varlık sudur, yani denizlerdir. Denizi gönlüyle görebilenler mutlu yaşar, mutlu ölür. Denize karadan bakan korkak bizler, başka bir âlemin olduğunu bilmeden bu dünyadan göçüp gideceğiz. Oysaki her mahlûk, en tılsımlı türlerini denizde saklamaktadır.
Bu eser, aşkın bile mavilikler altında daha sağlam yaşandığını gösteriyor bize. Çünkü âşıklar, denizle baş başa olduklarında daha mutlu olurlar. Esen rüzgârın kokusuyla seyahate çıkarlar. Deniz gibi özgür ve sonsuz olmaktır âşıkların dileği. Aşkları hep diri kalsın isterler çünkü zaman denizi eskitemez.
Kitabı okuyan herkesin turkuaz sulara dalıp çıkacağına eminim.
Halikarnas Balıkçısı, Merhaba Akdeniz, Bilgi Yayınevi,3. Baskı, Ankara, 2021.