Zahide Koçyiğit
Sevgili Bir Hazin Hürriyet,
Nazım Hikmet seni yazdığında yıl 1951 idi. Yetmiş yılı aşkın bir süredir demini almaktasın. Hüzünlü bir sitemden doğmuşsun belli. Ölmezlenmişsin bir ustanın kaleminden çıkmakla. Asıl efsunun bu değil yine de. Yarım asrı geçkin zamandır değişmemiş büyük insanlığın maruziyeti. İşte bu acıklı güldürüde, senin anda içimize salmaya devam ettiğin hınç sürüyor. Değişmedi ki o büyük insanlık, değişsin toprağının yazgısı. Yazgısını göklerde aradıkça ellerindeki ışığı çaldılar oysa. Çabasızdı inanmak bilmekten. Hürdü nasılsa büyük insanlık inanmakta.“işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan değirmenleri/büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün vicdan hürriyetiyle hürsün!” diyerek neye inandığımızı hatırlatman gibi.
Sendeki kadar özgürüz bak hâlâ. Hatta “işsiz kalmak hürriyeti”yle aldığımız her nefesin değeri omuzlarımızda güçleniyor. “ananı ağlatanı Karun etmek hürriyeti” baki. Biz, o büyük insanlık yine sekizinde çalışmaya başlıyor, şanslıysak kırkında ölüyoruz. Dahası, şimdi daha büyümeden özgürlüklerimizden feragat edip hafifliyoruz. Bunu tüm sevenlerimizle birlikte coşkulu partilere çeviriyoruz. Hem hürlüğümüz öyle derin bir su oldu ki çocuklarımız bile rıza gösterecek kadar boğulabilir. Ölüm hürriyetimizle öyle ölümler ölüyor ki gençler, artlarından kırılıyor dirimin ışığını yansıtan tüm aynalar. Yaşadık saydığımız günleri kursağımızda biriktiriyoruz. Hayatta kalmanın yük gibi saklandığı günlerde susuyoruz. Konuşma hürlüğümüz var kullanamadığımız, onu da bekliyoruz yarınla bir. “bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil insan gibi yaşamalıyız” diyoruz yine bazen ve bazılarımız. Sonuç sendekinden farklı değil belki ama hürüz ya söylemeye, bedeli dahilinde…
“Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında, hürriyeti seçmene lüzum yok hürsün” diyorsun ya, kaybedeceği bir şey kalmayanın özgürlüğü karıncalanıyor damarlarımızda. Gürleşmekle budanmak arasındaki o tekinsiz yerde, ne yapacağız diye bakakalıyoruz her sudaki yansımamıza. Seçebiliriz oysa; seçimimizle yeni bir hürriyeti doğurabiliriz. Seçebiliriz, kadın veya çocuk olmak mı daha korkutucu farklı olmak mı şimdi? Ya da bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak mümkünse, tornadan çıkmış bir örnek doğruların sığ kalıbında taşımsız durmak niye? Bize bir avuç unu çok gören değirmene su taşımakla, yakamıza yapışan kopası eller’den silkinmek arasında kalsak mesela? Belki de son kez düşünme ve tercih etme zamanı geldi, dallara yürüyen su ya da çınarı yıkmak için köküne vurulan balta… Düşünebilir miyiz başımız vurulunca?
Evet, “bu hürriyet hazin şey yıldızların altında”; hâlâ…
- İtalik yazılan bölümler, başta adı geçen şiir (Bir Hazin Hürriyet) olmak üzere, Nazım Hikmet’in çeşitli şiirlerinden alınmıştır.