Esra Ünal Sağlık:

Şair Alphan Akgül, İlhan Berk’le tesadüfen karşılaşmasına dair bir anısını Göz İzi okurları için paylaştı. Aynı anının şiirsel üslupla ifade edilişi ise okunmaya değer olmuş. Alphan Akgül’ün İlhan Berk için “İlhan Berk ilişti gözüme bir an… İ harfi gibiydi incecik…” dizesi zengin çağrışımıyla dikkatimi oldukça çekti. Aynı şiirsel anlatımda Alphan Akgül, kendinden de “ Genç bir şair, ödül almamış henüz…” dizesiyle bahsederek günümüzde de sıkça tartışılan ödül, genç şair- usta şair gibi konulara da gönderme yapmış gibi geldi. Anıyı okurken zihnimde, “Tesadüf diye bir şey var? Görmeyi ve tanışmayı çok istediğimiz biriyle eninde sonunda yolumuz kesişir mi? soruları da dolaştı durdu. Kalabalık bir şehirde, aynı gün içinde birkaç kez gördüğü şairle tanışmak için cesaret edip yanına gidemeyen genç şair umudunu keser ve çalıştığı kitabevine döner. Sonra ne mi olur? Cesaret edip de tanışmak için yanına gidemediği şair, yine aynı gün bizim şairimizin çalıştığı kitabevine gelir. Sonrasını zaten anıda okuyacaksınız. İlk bakışta normal gibi gelen bu olay, bencileyin her şeye bir anlam yükleme özelliği olanlar için oldukça manidar. Oysa anı, İstanbul’da şair ve yazarlarla karşılaşma olasılığının yüksek olduğu bir mekanda geçiyor. Ve bir şairin kitabevine gitmesi de çok şaşılacak bir durum değildir. Güzel olan Alphan Akgül’ün bakışıdır, tutkusu ve heyecanıdır. Yeterince mekanikleşiyor dünya. İnsanlar tutkularını kaybediyor. Birbirine benziyor her şey. Herkes geçmişi özlüyor. Eskiye güzellemeler artıyor. Bende de oluyor ara ara. Aslında hastalıklı bir durum değil mi yabancılaşma yakınmaları ve düne özlem? Yeniye, şu ana yapılan büyük bir haksızlık var ortada. Pişmanlıklardan, hatalardan ve normal olaylardan bile ahenkli sonuçlar çıkarmak; yeni duygular kotarmak ve yaşam sevinciyle harmanlanmış bir hüzün yaratmak sanat değil de nedir? Sanat; kendini ifade etmekten çok daha fazlası, yaşam pratiği gibi bir şey. Kendini ifade etmek için yeterince düzeneğin olduğu bir çağdayız zaten. Sanata bunun için ihtiyacımız yok. “Her şey naylondan” da olsa ritmi kaybetmemek için, yeni insan için “yeter ki gün eksilmesin penceremizden” diyen bir şairin bakışını buldum bu anıda. Bakalım siz ne bulacaksınız?
İlhan Berk’le Bir Hatıra:
90’lı yılların sonunda İlhan Berk’le tesadüfen tanışmam ilginç bir hatıradır. Bir Uçurumun Haritası adlı şiir kitabımda bu hatırayı şiirsel bir üslupla dile getirmiştim. Kısa ama ayrıntılarla dolu bir anlatımla yazmıştım bu hatırayı. Şöyle:

90’lı yıllar, İstiklal Caddesi’nin bizi sarıp sarmaladığı yıllar… Çalıştığım kitabevinden çıkmış, yürüyordum Galata’ya doğru… İlhan Berk ilişti gözüme bir an… İ harfi gibiydi incecik… Gidememiştim yanına… Genç bir şair, ödül almamış henüz… Yarım saat sonra, Taksim’e doğru yürüyordum bu kez… İlhan Berk ilişti gözüme yine… Galata’ya iniyordu incecik… Gidememiştim yanına yine… Genç bir şair, ödül almamış henüz… Döndüm çalıştığım kitabevine, yarım saat sonra, girdi kapıdan İ harfi gibi incecik… İnce kitaplara bakıyordu… Şiir… Cadde kıpırdıyor gibiydi ruhunda… Vardım yanına bir şiir okudum… “Dağıt dedi ritmi tekdüze olmasın!”… Unutmadım bu sözünü hiç… Gülümsüyor gibiydi çıkarken…
Gerçekten de böyle oldu. İstiklal Caddesinin girişinde, AFM sinemalarının içindeki kitabevinde çalışıyordum. Öğle vakti, yemeğe çıkmıştım. Çıkar çıkmaz, İlhan Berk’in Taksim Meydanı yönünden aşağıya (Galata yönüne doğru) yürüdüğünü gördüm. Çok istedim yanına gidip tanışmayı ama cesaret edemedim. Sonra, Bambi Kafe’de bir şeyler atıştırdım, yaklaşık 40 dakika sürdü. İstiklal Meydanı’na çıktığımda İlhan Berk yine çıktı karşıma, bu kez Taksim Meydanı’na doğru çıkıyordu. Yine olmadı, yanımdan geçip gitti. Sonra kitabevine döndüm, çalışmaya başladım. Aradan 30-40 dakika geçmemişti ki İlhan Berk kitabevine girdi bu kez. Çok şaşırmıştım. Sanki beni sezmiş, varlığımı hissetmiş; düşüncelerimi okumuş da beni o kalabalığın arasında arayıp bulmuş gibiydi. Doğrudan bana yöneldi, bir kitap sordu. Dayanamadım elbette, bütün hikâyeyi anlattım. Şaşırdı, sevindi, gülümsedi, “Gel oturup sohbet edelim.” dedi. Şiir yazdığımı söylediğimde yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi. Bir şiirimi okumak istedi.” Yanımda yok ama ezberimde var.” dedim, bir kâğıt kalem alıp yazdım şiiri. Sabırla, hiç ses çıkarmadan şiiri yazmamı bekledi. İlk kitabımda yer alacak olan “Anımsama” başlıklı şiirimdi bu. Okudu, beğendi, kullandığım ritmi biraz tekdüze buldu ve alternatif ritimler yakalamam gerektiğini söyledi. “Bodrum’a mektup yaz, görüşelim.” dedi ayrılırken. Yazmadım, toyluk işte.
Not: Şiirsel anlatımda, İlhan Berk’in yürüdüğü yönler üslup gereği ters ifade edilmiştir.