BABA: Sonradan anlaşılan. (Coşkun Şimşekli)
BABA: Yara sarnıcı. (İsmail Cem Doğru)
BADİRE: Hayatın merdivenleri (Muhsine Arda)
BAĞIL: Mahalle baskısı; benlik ikileşmesi; eli işteyken gözüne kıyaslayacak tozun kaçması. (Alper Ağdaşan)
BAĞIŞLAMAK: Kişinin içine bırakılan acı ile vedalaşması. (Çağla Meknuze)
BAHÇE: Kimsenin kimseye vermeye kıyamadığı yaşlı öykü. (Ebuzer Saray)
BAHÇIVAN: Çiçeklerin tarihini tutmakta özenli. (Rahmi Emeç)
BAHT: Gelip geçeceği belirsiz, kanat gölgelerinin rüzgârı. (Hilmi Haşal)
BAL: Bahara duyulan inanç. (Taner Cindoruk)
BALAMOZ: Saçları pamuk tarlasına dönmüş. (Neslihan Yalman)
BARIŞ: Kötü bir savaşa dönüşen tekrar. (Salih Aydemir)
BARIŞ: En büyük düşü insanlığın. Çocuklarımızın geleceği. (Yelda Karataş)
BARIŞ: İnsanlık derslerinin pusulası. (Zübeyde Seven Turan)
BAŞAK: Bilgeliğin sarılığı. Hep yeniden doğan güneşin sırtı. Toprağın tüyleri ve ışığı toplayan saçları. Yenilenen verim ve isteği insanın. Şiirin başağı sözcükler ve bütün alt birimleri bir dilin başağın taneleri. Şiir de başak gibi rüzgarda salınır, yüzünü güneşe döner, boyun eğdiği sadece doğasıdır. Zulüm değil. Özgürlüktür o. (Erkut Tokman)
BAVUL: İçinde ıslak mendil, şiir arasında kurutulmuş karanfil, tren çığlığı ve okunmuş mektuplar saklanan ayrılık kutusu. (Eşref Karadağ)
BEDEN: Ruh hapishanesi, özle hayat arasındaki can sınırı. (Zahide Koçyiğit)
BELÇİM: Otun yaprağındaki sonsuzluk. (Aslıhan Tüylüoğlu)
BELLEK: Tehlikeli bir düzmece… (Hilal Karahan)
BELLEK: Aklı ve kalbi hiçe sayan, kontrolü olanaksız kara kutu. (Özlem Tezcan Dertsiz)
BENEK: Her vücudun hafızası. (Özgün Ergen)
BENLİK: Önünde sonunda öğretilen hayatın görüntüsüyle yaşamak… (Berna Olgaç)
BESBETER: Beterin beterinin beteri. (Fadıl Oktay)
BEYAZ: İçinde bütün renkleri barındırdığı halde yardımcı rol oynamaktan renk yerine konmamış renk. (Dilek Değerli)
BEZGİN: Tutunmaya çalıştığı kırık dallardan kendine taht yapmış olan kişi. (Açelya Büşra)
BİLGİ: Bilgenin belgeliğinden düşen. Ruh, ışık ve sestir; her şeydir. (Seval Arslan)
BİT: İnsan kemiren böcek. (Hüseyin Peker)
BLUES: Güneyin kavruk yüzü. (Salih Öztürk)
BORAN: Nisan ayında göğü saran oğul fırtınası. (Gülçin Sahilli)
BORDO: Böğürtlen çabukluğu. (Serap Erdoğan)
BOYNUZ: Hep terleyen bir alnın sonsuz ünlemi. (Adnan Metin)
BUDALA: Dosto’nun romanından fırlayıp Türkçeye koşan şiir delisi, hayata kırmızı bir pencereden bakan ergen, varoluş şövalyesi. (Baki Ayhan)
BULUNTU: Yeni doğan insan. (Umut Yalım)
BULUT: Maviliğe sığınmış beyaz hayal buketi. (Emel Koşar)
BÜYÜ: Tanrıya buketlerce şiir sunmak. (Emre Gürkan Kanmaz)