Yazar: Engin Turgut

ANA

Bir şiir kitabı okuduğum zaman hem o şiirdeki imgelere dalıp çıkarım hem de sanki bir atölye çalışması yapmış gibi olurum. Fakat nedense dizelerdeki yeni imgeler etkiler beni. Kimi dizeler, kimi imgeler bana şiir yazdırtsın isterim. İyi bir şiir karşısında hangi sanat eseri sessiz kalabilir ki? Sadece iyi şiirin, henüz yazılmamış bir imgenin peşine düşenler umurumdadır ve derdimdir. “İmge yeniyse karşımızda yeni bir dünya vardır“ demiştir G. Bachelard! Şiir, gücünü anlamdan değil imgeden alır çünkü! İyi bir şiir yazmak için, şiir zekası ve şair duyarlılığı da yetmeyebilir. Kelimeler kalbimize ve ruhumuza çarpa çarpa şiirin sokağına düşmelidir. Kelimelere yeni hayat elbiseleri dikmek…

Devamını Oku
ANA

Eski zamanlardan çıkıp gelmiş bir düş tıpırtısı, güz fısıltısı bir şairdir. İlk kitabı yeni çıktı. Harika bir annedir. Eşsiz yemekler yaptığı gibi enfes şiirler de yazıyor. Yalan dünyanın yalan işlerine kapılmamak, bu hasarlı dünyada kendimize bir yer açabilmek, dünyanın acılarına, korkularına katlanabilmek için insanı yormayan, boğmayan şiirlere ihtiyacımız vardır diye düşünüyorum. İlkay Gökova sade, yalın ama kalben, sahici, samimi yazıyor. Düş üşüyor, şu üşüyor, deniz üşüyor, ağaç üşüyorsa anlamsız bir kalabalığın ortasına düştüğümüz içindir belki de. Şair doğanın içinden yazıyor. O yüzden sakin, ilkbahar tadında, içsesinin aydınlık güneşiyle yazıyor. “Düş Fısıltıları” adlı şiir kitabını okurken ‘üşüyen yalnızlığınız’ sıcacık bir yeşilin…

Devamını Oku
ANA

Nevin Koçoğlu harika şiirler yazıyor. “Sözü derin bir uykuya, şiirde uyuyan kırlangıca söyledim” diyor. Doğrudur. Hiç acemi ve yapay durmayan koyu bir hüzünle örüyor şiirlerini. İroni yok ama imge var. Tarih ve mitoloji akıyor dizelerinden. Tanrının Vişne Bahçesi adlı ilk kitabıyla fırtına gibi girdi şiir dünyasına. Kendisine ait bahçeden yazıyor. O bahçede Anadolu uygarlığı var. Dünyanın bütün sorunlarına kulak kabartan bir şairle karşı karşıyayız. Okuru düşünmeye, sorgulamaya davet ederken şiirinin sesini ve dizelerinin kurgusunu dingin bir ahenkle oluşturuyor. Çağının bitmeyen sancısının çilesini çekiyor. Bilgi sezgiyle birleşince, acının ve boşluğun derin kazıcısı olmamak mümkün müdür? Karanlığı ve zulmü topa tutuyor. Öfkesini…

Devamını Oku
ANA

Yorgun, umutsuz, mutsuz ve kalbi incinmiş bir şair yeni kitabına hazırlanıyor. Kitabını aşkla yazıyor. Şair ecza kokuyor, şair ağır yaralı! Şair, her gün darbe almaktan ruhu delik deşik, ruhu kanıyor. Şair, yalnızlığın elbisesini giyinmiş, hep yalnızdı, o hakikat dolu incirin sütü sızardı gövdesinden. Entelektüel ve evrensel bir acı duyuyor, derin bir tutkuyla seviyor yazmayı! Kitap fuarlarını, kalabalığı sevmiyor. Görkemli bir yalnızlığın en yüksek zirvesinde tasavvuf felsefesinin okyanusunda boğularak kendine gelmek istiyor. Sakin bir melodiye acıkmış, inzivanın köşesine, gölgesine çekilmiş, aşk denilen o büyük cazibeyle nefes alıp vermek istiyor. Şair, derin kulaç, derin yara, derin avlu, melekler vadisine çekildi, geçtiğimiz günlerde…

Devamını Oku
ANA

Sevgi ve merhamet kokan ince ruhlu bir şiirim ama her gün hem topuğumdan hem de afili düşlerimden vuruyorlar kelimelerimi. Geceleri uyuyamıyorum. Okunmadan bir kenara bırakılmış bir kitap gibi fena halde hüzünlüyüm. Bu sıkıntı ve yalnızlıkla baş edemiyorum. Küflü bir portakal kabuğu gibi çöp kutusuna atılacağım birazdan. Hayat beni giderek korkutuyor, adı hüzne çıkmış çok sisli bir bulut oldum, muğlâk ve karmakarışık bir ruh hali içindeyim. Ne kendimle, ne toplumla, ne de çağımla uyum sağlayamıyorum. Hep ‘kaybedenlerden’ olmaktan bıktım ve fazla usandım. Kitaplarım ve boyalarım olmasaydı ne yapardım, bilmiyorum? Dünya, kontrolünü kaybetmiş ve adeta rayından çıkmış, şizofren ve mazoşist bir toplumla…

Devamını Oku