Yazar: Özlem Tezcan Dertsiz

ANA

Narkoz verilip uyutulabilir, geç bırakılabilir şiir. Ama hayattan çıkarılamaz. Geç kâğıdını alır, yine oturur yerine. Sesini eğitir yarınlar için… Ya şair? ‘Yalancı, dedikoducu, ikiyüzlü, bencil, çıkarcı, kıskanç…’ olunarak da iyi şair olunmaz. Hadi bakalım… Hesaplaşalım biraz. Şairle şiiri ayırsak mı? Şairden şiiri çıkarsak,tatsız. Şiirden şairi çıkarsak, bir eksiklik… Ama uyutulamayan, düzene uydurulamayan, her zaman ‘insan’ kalabilen şairler var…(mı?)Var işte…(Çok az, olsun!) Kalbini her türlü baskıdan koruyan, şiirinden geride duran, ‘ona nasıl çamur atarım, bunu nasıl yerin dibine sokarım’ diye düşünmeyen, ‘ne yapalım bu devirde bu geçerli’ mantığın hiçe sayan… ‘Ayna ayna var mı beden daha güzeli?’ demeyen, zalim avcılarını ceylanların…

Devamını Oku
ANA

            Çocukluğumda ve ilk gençliğimde kitapların az olmasından yakınırdım. Belli yazarların az sayıdaki kitaplarının oluşu, kitaba ulaşmanın zorluğu, kütüphanelerin azlığı… sorun gibi görünürdü bana. Şimdi görüyorum ki, kitapların çoğalması, kitaba ulaşmanın kolaylaşması, internet üzerinden bile belli kütüphanelerden yararlanabilmek, sorunu çözmüyormuş. Yapıtların niteliği, her şey demekmiş. Bu yüzden okuduğum çocuk klasikleri, Muzaffer İzgü, Gülten Dayıoğlu, Aziz Nesin’in kitapları bugünkü yolumu çok sağlam döşemiş. AVM’lerdeki marka kitapçıların önünde uzun kuyruklar gördüğümde çoğunlukla ürperiyorum. Neredeyse tamamı gençlerden oluşan bu kuyruk; konusu, anlatımı aynı birtakım kolay okunur kitapların yazarları için sıraya girmiş. Olamaz mı? Olur, oluyor tabi. Ama gençlerin bunlarla sınırlı kalması beni…

Devamını Oku
ANA

Zahide Koçyiğit’in ilk şiir kitabı Gözbağı,  Klaros Yayınları tarafından yayımlandı. Daha önce Şiirden, Eliz Edebiyat, Caz Kedisi, Akatalpa, Deliler Teknesi gibi dergilerde okuduğumuz şiirler, kitap oylumunda okuyucusuyla buluştu. Koçyiğit’in şiirlerinde geleneksel şiire hakimiyeti yanında günümüz şiirini de imbikten süzmüş olduğunu fark ediyoruz. Geçmişi ve bugünü iyi bilmenin gücü dizelere yansımış. Sözcükler titizlikle seçilmiş, şiiri beslemiş, sağlamlaştırmış. Kitabı okurken boşlukta yönünüzü yitirmiyorsunuz. Dingin, ne istediğini bilen şiirler var önümüzde. “belleğin tarlası ihmalin mahsulleriyle geçkin koşarken avlunda yitirdiğim sabrın çekirdeğidir” Sabrın Çekirdeği şiirinden alıntıladığım dizelerde de görüldüğü gibi derinlik tüm şiirlere hâkim. Ama derinliğe rağmen suyun dibini görebiliyorsunuz. Suyu bulandırıp derinliği kapatmak…

Devamını Oku
ANA

Yakın Tarihimize İnsancıl Bir Bakış Barışın Renkleri – M. Osman Akbaşak “Savaşları hiç kimse kazanmaz, sadece insanlık kaybeder…” Barışın Renkleri, 1974’teki Kıbrıs Barış harekâtına, adanın bölünmesine, daha önceki kutuplaşmalara hem bugünden, hem geçmiş günlerden bakan bir roman. Bununla da kalmıyor, hem Türklerin hem Rumların gözüyle bakıyor yaşananlara. Hümanist yaklaşımıyla farklı bir yere koymamız gereken bir kitap var karşımızda. Sibel; annesi, babası ve dedesinin babasıyla İzmir’de yaşamaktadır. İletişim Fakültesi öğrencisi Sibel, dedesini hiç tanımamıştır. Annesi de babasını hiç görmemiştir. Çünkü 1974’te Kıbrıs’a asker olarak giden oğuldan bir daha haber alınamamıştır. Geri dönmemiştir, gazi ya da şehitler arasında adı yoktur. Doksan…

Devamını Oku
ANA

Bir garip yaz… Sıcak, tedirgin, bulutlu, yorgun… Tüm dünyada kısa aralıklarla vizyona giren “Pandemi” adlı korku filmini izliyoruz. “Son” yazmıyor bir türlü. Serinin bir filmi bitmeden diğeri başlıyor. Pandemi, tüm dallarda oskara aday. Korku, belirsizlik, işsizlik, güvensizlik… Ama bir dalda oskarı alamayacağına kesin gözüyle bakıyorum: Kadına Şiddet! Bir garip yazı… Alın yazısı. Ülkemin yazısı. Ülkemin kadınlarının alın yazısı. Her gün çoğalarak artan şiddet çığının altındayız. Çığı en yakındakiler gönderiyor üstelik. Kadını nesne zanneden, duygusuz, insansız, insafsız avcılar ordusu her yanımızı sarmış. Çünkü kendilerini dünyanın biriciği sanıyorlar, çünkü başka hayatlara, kadınlara, çocuklara, hayvanlara saygı duymayı öğrenememişler. Vahşi duygularla biliyorlar…

Devamını Oku
ANA

Örsan Gürkan’ın ikinci şiir kitabı Yazısı Kötü Zenciden Sevgilerle Betik Yayınevi’nden çıktı. Şairin ilk şiir kitabı kimlik no yaması adını taşıyordu. Gürkan’ın söylemek istediği çok şey var. Gür sesli, isyankâr bir şiir yazıyor. Dizeler mitralyöz ateşi gibi savruluyor üstünüze. Yanardağ gibi püskürüyor, coşkun bir ırmak denize dökülüyor sanki… Şairin yapmak istediği de bu sanırım. Gözünü aç, dışarı bak, uyuma… Aslında kitabın adı bile bu dürtme isteğinin ipuçlarını veriyor. Zenci olmak… Öteki olmak, alttaki olmak… Yazısı kötü bir zenci hissiyle de yazılmış olabilir şiirler, kaderin (alınyazısı) kötülüğüne de işaret edebilir. İkisi birden de olabilir. “hem insanların yüzde yedisi yalnızmış hem suya…

Devamını Oku
ANA

Editör: Gülçin Sahilli ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ gözlerin gözlerime değincefelâketim olurdu ağlardımbeni sevmiyordun bilirdimbir sevdiğin vardı duyardımçöp gibi bir oğlan ipincehayırsızın biriydi fikrimcene vakit karşımda görsemöldüreceğimden korkardımfelâketim olurdu ağlardım ne vakit maçka’dan geçsemlimanda hep gemiler olurduağaçlar kuş gibi gülerdibir rüzgâr aklımı alırdısessizce bir cıgara yakardınparmaklarımın ucunu yakardınkirpiklerini eğerdin bakardınüşürdüm içim ürperirdifelâketim olurdu ağlardım akşamlar bir roman gibi biterdijezabel kan içinde yatardılimandan bir gemi giderdisen kalkıp ona giderdinbenzin mum gibi giderdinsabaha kadar kalırdınhayırsızın biriydi fikrimcegüldü mü cenazeye benzerdihele seni kollarına aldı mıfelâketim olurdu ağlardım Aşkta üçüncü şahıs olmak… Çok sevmek, söyleyememek; çok sevmek, başkası olduğunu bilmek; çok sevmek, sevilmemek… Her günü bir…

Devamını Oku
ANA

Kötü şeyler yazacaktım işte. Sanal eylül, plastik eylül, eylülün eski tadı yok, zehirli eylül, covid gölgesinde eylül, yolunu şaşıran, sıcağa karışan eylül… Olmadı. Ayağım sararmış bir meşe yaprağına basıverdi. Ve o ses… “Fark et, elindekileri fark et…” Cemal Süreya yolumu kesti önce: Eylül’dü. Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız, Adımlarımızın kısalığı bundandı. Bundandı gözlerimin durgunluğu. Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan, Ellerin kadar ıssız, Sen kadar zamansız molalar veriyordum. Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz. Attila İlhan durur mu… Akşamsa, eylülse, ıslanmışsamBeni görsen belki anlayamazsınİçlenir gizli gizli ağlarsınEğer ben yalnızsam, yanılmışsamElimden tut, yoksa düşeceğimYağmur beni götürecek yoksa beni Nostaljik şarkılar çalan radyoyu dinlersin ha. Al bakalım Alpay’dan “Eylül’de…

Devamını Oku
ANA

                Muzaffer İzgü  “Çocuk okuru olmayan bir toplumun, yetişkin okuru da olmaz” diyor. Söylemek istediklerimizi bir cümleye sığdırıyor böylece. Çocuklara kitap okuma alışkanlığı geliştirmek her dönemin kanayan bir yarası gibi. Hele hele telefonların, tabletlerin, internetin, uzay çağının içine doğan yeni nesil çocuklarımıza kitap okutmak hiç de kolay değil. Bir tuşa basıp, istediği bilgiye ulaşan, nerdeyse tüm kitapların özetlerine bulabilen, sanal dünyanın iksirleriyle sihirlenen bir nesille karşı karşıyayız. “Nevi şahsına münhasır” diyebileceğimiz bu nesle, eski yöntemlerle kitap okutmak hayal olmuştur. Peki ne yapacağız? Aslında bu konuya çok kafa yoran birisi olarak bazı fikirlerim var. Ama bugün fantastik kitaplar…

Devamını Oku
ANA

Nâzım bir ağaç olsaydı, salkım söğüt mü, ceviz mi, kavak mı olurdu? Hayır, çınar olurdu, yüzyıllara tanıklık ederdi dimdik, yapraklar yerine şiirleri… Bir çiçek olsaydı Nâzım, karanfil olurdu, kokusunu unutamazdınız bir de boynunu bükmeden soluşunu. Kavga olurdu, özgürlük ve barış için bitmeyen bir kavga… Emek olurdu, bir işçinin yorgun ve çatlamış ellerinde… Taş olurdu hatta kaya, haksızlığın, adaletsizliğin camlarını indirirdi bıkmadan, putları da yıkardı- yıktı da-… İpek olurdu kumaşlardan, su gibi fışkırırdı avcunuzdan ya da kılıçta sınanırdı… Dağ olurdu Nâzım, doruktan şiir çığları yollardı insafsızlara ve insansızlara… Neyzen olurdu, üfledikçe neyine “ah”lar inci gibi işlenirdi yüreğimize… Nehir olsa Asi olurdu,…

Devamını Oku
ANA

KADIN OLMAK Kadın olmak evrensel bir sorun aslında. Hep itilen, kakılan, eve kapatılan, yok sayılan olmuşuz. Şiir dünyasında kadın olmak da yok sayılmayı yaşadı uzun süre. Ama yıllar içinde bu durumda değişmeler başladı. Şair kadınların da yazarak, daha iyi yazarak, daha da iyi yazarak karşılarına çıkarılan birçok engeli aştığını düşünüyorum. Kadın şair demediğimiz gün ise sorun toptan çözülecek. Erkek şair demediğimiz gibi. İnsana varmak gerekiyor. Bu da çok uzak değil kanımca. ERİL DİL- DİŞİL DİL Bize miras kalan eril bir dilimiz var. Kadını aşağılayan, erkekliği yücelten… Atasözlerimizde, kalıplaşmış sözlerimizde, sokak dilinde, küfürlerde bunu gözlemlemek mümkün. Şiirimizde de yer yer bu…

Devamını Oku