Yazar: İsmail Cem Doğru

ANA

Toplumsal bellek içerik olarak da önemlidir kavram olarak da. Öyle olmasa bu içeriğin silinmesi için ülkelerin bütçelerini aşan büyük yatırımlar yapılmaz, söz konusu yozlaşmanın içselleştirilmesi için iyice zamana yayılması düşünülmezdi.Ortak hafızayı yok etmenin tek bir yolu yok. Ama ardı ardına uygulanması gereken parametreler var. En önemlisi sebep sonuç ilişkisini koparmak… Tarafların haklı ve haksız yanlarını görme eğilimini köreltmenin en iyi yolu olaylar üzerinden yapılacak okumalar üzerinden iki kutup oluşturup toplumu iki bakış açısına bölmek olduğuna göre elimizde tüm kategorilerde işleyen bir mekanizma bulunduğunu söyleyebiliriz. Buna dijital kafa diyoruz. Bu ifade Dijital hafıza gibi algılandığından olumlu bir şeyi çağrıştırıyor gibi görünebilir.…

Devamını Oku
ANA

Sadece insana ait olduğu düşünülen gülme efektinin bireysel bir etki alanı üzerinden ele alınmak istenmesi, işlevinin yarattığı etkiyle açıklanabilir mi? Gülmenin toplumsal bir anlam taşıması gerektiğini düşünen Henri Bergson’un işlevsel ilkeler açısından ele aldığı bu teori, Freud’un bakış açısıyla bunun sadece bir haz unsuru olarak biçimlendiği çatışma alanlarına da gönlünü açabilir. Görülüyor ki yapısal işlevselcilik teorisi bazı işlev bozukluklarıyla mücadele etmeden varlığını sürdürme hayali kursa da hedefe odaklanmış enerji, özgürlüğüne ulaşmak için en kısa yolu tercih etmeye devam ediyor. Tek bir tanımı olmayan ve birbiriyle kesişmeyen gerekçelerden beslenen mizah olgusu da her üretim alanı gibi kişisel edimlerin yardımcı unsurlarından birine…

Devamını Oku
ANA

Dijital platformlar hayatımıza girdikten sonra bir aydınlanma sürecinden geçtiğimizi düşünenlerin sayısını azımsamak olanaksız. Çok da haksız sayılmazlar. Dijital özgürlük her ülkenin dilinin altındaki baklayı gün yüzüne çıkarmış oldu. Türk yapımlarının da bu özgürlük alanından yararlanmaları kaçınılmazdı. Özellikle erotizm kavramının pornografiyle arasına çizilen sınırların yeniden belirlendiği bu süreçte yerli yapımların topa pek girmediğini görüyoruz. İnsanların evinde ya da sokakta konuştuğundan daha farklı bir dil geliştiren sinema endüstrisi, bu farklılıkları daha geniş alanlara yaymıştı. Sinema karakterleri bizden farklı konuştuğu gibi farklı yemek yiyor, farklı reaksiyonlar gösteriyor ve hatta bizden farklı bir sevişme tekniğiyle hayata direniyordu. Şimdilerde bize benzemeye başlayan sinema karakterlerinin bu…

Devamını Oku
ANA

Edebiyat üzerinden sorulmuş uzun ömürlü soruların kabak tadı vermekten başka bir işlevi olmadığını söylemek büyük haksızlık olur. Her saçma soru bir devrimin yolunu açmasa da belki de en büyük devrimleri bu sorulara borçluyuz. Ama “edebiyat devrimlerine ihtiyacımız var mıydı?” derseniz onu da yıllarca tartışabiliriz. Cehaletin hunharca savunulup her anlamda büyütülmeye çalışıldığı bir ülke değiliz ya! “Şiir nedir?” gibi üstünde düşünmek isteyenler için farklı kapılar aralayan, ama edebiyat klişelerinden sıtkı sıyrılanlar için alay edilesi bir konu haline gelen klasik sorulara yenileri eklenemiyor. Söyleşilerde, yazılarda ya da canlı programlarda üstüne saatlerce konuşabildiğimiz konulardan sonra cevabın bizi bile tatmin etmediği bir soru çıktığında…

Devamını Oku
ANA

Dünyanın en çok izleyici çeken etkinlik alanları, bu çalışmaları paraya çevirirken uygulamanın ürettiği verimlerle yetinmiyor. Bu çalışmaların değerlendirildiği metinler ve konuşmalar da çok ilgi çektiğinden bu alanda da yüksek bir rant oluştuğunu söylemek mümkün. En çok izlenen etkinliklerden biri olan spor, bu duruma en doğru örneği teşkil ediyor. Spora ait her ayrıntının pazarlanabildiği bir dönemin içindeyiz. Hatta sporun dışında kalan diğer çalışmalar ekonomik veriler üretmek anlamında spor etkinliğinin de önüne geçmiş durumda. Bir spor karşılaşması bir birim izlenme ve finansal veri üretiyorsa karşılaşma öncesi ve karşılaşma sonrası yaratılan ortam yarattığı değerler itibariyle belki de esas konudan birkaç kat daha fazla…

Devamını Oku
ANA

Televizyonlarda on beşinci yılını geçiren bir polisiye dizisi Türkiye’de televizyonculuğun şablonunu değiştirmiş olabilir. 2006 yılında dizinin yaratmaya çalıştığı algıyı eleştiren bir yazı yazmıştım. Bu dizi genel olarak polis şiddetini meşru göstermeye çalışan ve şiddet uygulayan polisleri sevimli göstermeye özen gösteren bir formla ekranlardaki yerini almıştı. Şüpheliye uygulanan psikolojik baskıların bile tartışıldığı yıllarda polisin kızıp sorgudaki kişinin ağzını burnunu dağıtması herkese sevimli gelmişti. Çünkü beyaz cam içimizdeki ehlileşmemiş duyguları ortaya çıkarma hünerini sergilemeyi öğreneli uzun yıllar olmuştu. Şiddet eğilimlisi polis aynı zamanda izleyicinin kahramanıydı. O yıllar için çok alışıldık bir durum değildi bu. Televizyon ekranlarından böyle mesajlar verilmesi düşünülemezdi bile. Z…

Devamını Oku
ANA

Klişelerle konuşma alışkanlığının bulaşıcı bir yanı var ve hangi gerekçeyle hayatımıza girdiğini anlayamadığınız sözcük ya da söz öbeklerini kullanmak durumunda kalıyoruz. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir yandan da klişelerle dolu cümleler kurduğumuz için suçluluk duymamızı isteyen bir kesim var ve başka işleri kalmamış gibi bu konudaki amansız mücadelelerini sürdürüyorlar. Düzenli olarak onların uyarılarına ve kesintisiz baskılarına maruz kalıyoruz. Çocukluğumdan hatırladığım çok fazla tekrarlanan ilk sözcük ‘şey’di. Unutulan bir sözcük yerine, argo ya da müstehcen bulunan bir sözcüğün üstünü örtmek için değişken olarak, sıkışınca zaman kazanmak için ya da arabanın lastiği patlayınca stepne lastik olarak kullanılabilen bir sözcük oldu şey. Zaman…

Devamını Oku
ANA

Kendini yeryüzünün tek şiiri sanma eğiliminin mimarisini oluşturarak bunu ölümsüz hale getiren Attila İlhan, şiirlerinin yanı sıra hayatın temel dinamiklerini yanına çekerek kendine korunaklı bir zırh oluşturmanın formülünü de bizlere bıraktı aramızdan ayrılırken. Tabi, sizin aranızdan ayrılmış olabilir. Doğrusu bizim aramızdan su sızmıyor artık. Sızmıyor, çünkü Attila İlhan şiiri nelerden uzak durmam gerektiğini de sıkılıkla hatırlatıyor. İlkokul yıllarında en başarılı olduğum ders matematikti. Matematik dersinden başarılı olmanın en önemli yolu bilinenin aksine hayal gücünü kullanmaktır. Çünkü somut kavramların yanına soyut kavramları da eklemek zorunda kalırsınız. Öğretmenim, en çok “Elde var” kavramını öğretirken zorlanmıştı. Sonraki yıllarda her öğretmenin bunu yaşadığını öğrenecektim.…

Devamını Oku
ANA

1980 yılının insanları yaşamaktan bezdiren günleri, darbenin gerçekleşmesiyle birlikte o zamanı yaşayan insanlar için eşi benzeri olmayan acıların en şiddetli noktaya ulaşması anlamına geliyordu. İnsanların akla hayale gelmeyen işkencelerden geçmiş olmalarıyla ilgili anlatılanlar elbette herkesin yaşamında bir karşılık bulmuyordu. Pek çok insan yaşananları sonraki süreçte öğrenebildi. Evinde hiç kitap bulundurmayan bir kesim mutluydu. Çünkü darbeyi alkışlayanların sesi daha çok çıkıyordu. Darbe, adı devrimci olanları hedeflediği için, günün tek televizyon kanalı olan devlet televizyonu ve gazeteler darbeyi desteklediği için darbeciler halkın gözünde kahraman gibiydi. “Bizi kurtardı” diyenler vardı darbeci komutan için. Oysa darbeciyi kurtarıcı gibi görenler olaylarla yavaş yavaş yüzleşecekti. Halkın…

Devamını Oku
ANA

Kendimizi bir anda içinde bulduğumuz salgın hastalık süreci, yaşamın temel dinamikleri hakkındaki tüm ayrıntıları yeniden ele almak zorunda olduğumuzu ortaya koyuyor. Çünkü bu süreç bizi yepyeni bir durumla tanıştırdı. Ortaya çıkan durum hakkında sürekli yanılıyoruz ve bu durum değişecekmiş gibi görünmüyor. Her gün önümüze getirilen içeriklerin niteliğiyle ilgili önemli kuşkular bulunması ve bu kuşkuların da yine bizlere içerik olarak sunulması bizi iki temel kavramla karşı karşıya bırakıyor. Bilmek ve inanmak arasında bir yerde kendimize yer ararken bilgi, sanrı, tahmin, öngörü ve inanç merkezli yorumlarla durumun yarattığı boşluk doldurulmaya çalışılıyor. Ortaya çıkan bu korku atmosferinin ucu en çok ölüm korkusuna bağlanıyor.…

Devamını Oku
ANA

Mizah tek başına bir çalışma alanı ya da bir tür olmadığı için bir disiplinle birlikte anlamına kavuşabiliyor. Yaptığı işi “mizah yapmak” olarak tanımlayamayan herkes onu bir işin içinde konuşlandırarak açıklamaya çalışır kendini. Mizahla uğraşan yazarla yine mizahla uğraşan sinemacı aynı işi yapıyor olabilir mi? Yaptıkları işler açısından düşünürsek biri yazar, diğeri sinemacıdır. Mizah ortak payda olsa da neden yapıldığı ve nasıl yapıldığına göre de farklılıklar içermektedir. Birbirine benzediğini düşündüğümüz iki temel ayrıntının farklılıklarını anlayabilmek için yansıttıklarına odaklanmak gerekiyor. Uzaktan bakınca aynayla camın birbirine benzemesi işlevinin umursanmadığını gösteren önemli bir delildir. Yaşamın kurgusu içinde mizahın tek bir başlıkta toplanabilecek temel bir…

Devamını Oku
ANA

Pazarlama sözcüğünün anlamsal ve kavramsal karşılıklarını, günlük yaşamdaki etkisi dolayısıyla hırpalamayı seviyoruz. Bu tasarının yaşamın tüm ayrıntıları içinde kaçınılmaz karşılıklar bulmuş olması sinirlerimizi alt üst ediyor. Sabah gözünüzü açmanızla beraber tümüyle size dayatılmış ve bedeli size ödetilmiş bir yaşamın içinde kendinizi bulduğunuzu düşünüyorsanız değiştiremeyeceğiniz şeyleri kanıksamayı reddediyorsunuz demektir. Tecavüz ve keyif arasındaki ilişkiyi betimlemeyi düşünmüyorum. Boşuna zorlamayın. Yaşam standardı dediğimiz edinimleri bize dayatan arkadaşlarımız, elbette her günümüz için ayrı bir çaba harcayarak tüm ömürlerini tüketmek isteyemezler. Bir yerden sonra kendi başımıza hareket etmemiz ve onlara kazandıkları parayı harcayacak zaman bırakmamız gerekiyor. Bunun için bulabildikleri en kısa yol “özel gün” dedikleri…

Devamını Oku
ANA

Yetmişli yıllarda doğmuş insanlar için olanaksızlıkla anılan zamanlardan en yüksek olanaklara erişilen dönemlere geçiş hızının ve bu sürece tanıklık etme zorunluluğunun oldukça yıpratıcı karşılıkları var. Ama olanakları yaratmakla ilgili tutumlar ve simgeler pek değişmiyor. Çünkü her dönem için olanakları yaratmak babaların görevidir ve bu süreci işletmek de annelere düşmekte… 1987 yılı benim pek de iyi andığım bir yıl olmadı. Ardı arkası kesilmeyen hastalıklar ve kısıtlı olanaklar sebebiyle zorlaşan süreç, eğitim hayatıma da olumsuz yansıyordu. Bir türlü teşhis edilemeyen bir rahatsızlığım vardı. Bir sonuca varmayan çabalardan sonra kardeşim de farklı bir rahatsızlık geçirince Antakya’nın küçük bir ilçesi olan Samandağ’dan umudu kesen…

Devamını Oku
ANA

Tarihin en güzel sorularından birini sorarken bunun yüklü olduğu anlamı hayatın her alanına yaymanın mümkün olduğunu bilmenin sorumluluğu pek huzur vermiyor. Hem fiziksel koşulları hem de zihinsel donanımı temsil eden sporcu karakteri, bir konuda insanın ulaşabileceği en yüksek noktanın sorgulanabileceği bir alana dönüşüyorsa ezberiniz bozuluyor demektir. İzleyeni çok olan spor dallarından futbolun ve basketbolun yarattığı önemli sporcular, bir kartvizit olma özelliklerini zaman içinde geliştirerek birer kavramsal ögeye dönüşünce temsil ettiği değerler açısından ister istemez sporun sınırlarını aşıyor. Önce dile yerleşen kavramlar oluşuyor, ardından yarattıkları ayrıntılar bir kıyaslama cetveli olarak da kullanılmaya başlanıyor. En iyi olmayı tanımlarken, iki kişiyi kıyaslarken, hedef…

Devamını Oku
ANA

Hollywood sinemasının Türkiye’yi plato olarak seçtiği filmlere ülkemizde biraz daha fazla teveccüh gösterildiğini kabul etmenin bir sakıncası yok. Bir Hollywood yapımında Türkiye’den ve genellikle İstanbul’dan manzaralar izleyecek olma durumu insanlara kendilerini filmin bir parçasıymış gibi hissettiriyor olabilir. Dünyaca ünlü ve çok başarılı bir aktörün Türkiye’den şehirler ve Türkçe kavramlarla birlikte anılmasının izleyicide karşılık bulması genelde psikolojik gerekçelerle açıklanmaya çalışılıyor. Kaldı ki ben de benzer duygular yaşıyorum bu tür durumlarda. Hatta bazen film yalnız benim için çekilmiş hissini bile veriyor. Başrollerini Russell Crowe, Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’ın paylaştığı Son Umut filmi pek çok gerekçeyle bende büyük beklentiler yaratmıştı. Başta tüm…

Devamını Oku
ANA

Pandemi süreci tüm alışkanlıkların yeniden biçimlenmesine yol açtı. Özellikle evde zaman geçirme zorunluluğu bugüne dek zaman sorunu dolayısıyla gerçekleştirilemeyen tüm etkinliklerin aradan çıkarılma arzusunu da tetiklemiş oldu. Göksu N. Çakır’ın Aksisanat portal için şair ve yazarlardan istediği film ve kitap önerileri, herkes açısından ortak bellek oluşturmak gibi bir işlevi yerine getiriyor. Ancak bu önerilerin sorumluluğu da insanı düşündürmüyor değil. Kitabın kişide bıraktığı etkiyi açıklamadan önermenin bazı hayal kırıklıklarının önünü açması da kaçınılmaz. Ben de önerilen filmlerin bazılarını izlerken bu duyguyu yaşıyorum. Bu yüzden öneri yaparken kısaca gerekçelerini de sıralamak sanıyorum en doğrusu olacak. Kitap önerileri: Mine Söğüt- Beş Sevim Apartmanı:…

Devamını Oku
ANA

Sosyal medyanın yaşamımıza girmesiyle kendini göstermeye başlayan ilginç alışkanlıkların bir bölümü yaşamımızın onulmaz sıkıntıları haline gelmeye başladı. Edebiyat ortamında da gözlenebilen “beğeni” kavramını bir silah gibi birbirine doğrultma durumunun bazı zamanlarda işletilmediğini görüp şaşırıyoruz. İnsanlar, yeni kitabı çıkmış yazarın sosyal medya paylaşımlarında ‘birbirini beğeniyle terbiye etme’ girişimlerine ara vererek cömertliklerini ortaya koyabiliyorlar. Olağan paylaşımlarının takipçileri arasındaki bulduğu karşılığı ölçtüğü düşünülen beğeni ve yorum sayısının verdiği fikir, bazı durumlarda büyük değişkenlik gösterince haliyle kişinin de kafası karışıyor. Örneğin yeni çıkmış kitabını paylaşan bir yazarın beğeni ve yorum sayısının bir anda on katına çıkışını kitabın gördüğü ilgi olarak yorumlaması kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla…

Devamını Oku
ANA

Şair ve yazarların eserleri ve yaşamları kadar merak uyandıran en önemli ayrıntılardan biri de okudukları ve biriktirdikleri kitaplardır. Yıllar boyunca büyük bir özenle biriktirdikleri kitaplar onların okuma deneyimlerini, ilişkilerinin izlerini taşıyan en önemli tanıklar olduğu için birer kitap olmaktan daha öte anlamlar taşımaya başlıyorlar. Tarık Dursun K.’nın kurulacağı belirtilen kütüphaneyi oluşturulacağı söylenen kitapları deyim yerindeyse yağmalanınca ya da dağıtılınca bazı platformlara taşınmıştı konu. Bu konu uzun uzadıya tartışılmıştı. Şairlerin ve yazarların birikimlerinin tarihsel değeri, anlamı ve öneminin kütüphaneleşmesi gibi bir içerikle üzerinde durulduysa da herhangi bir yere bağlanmadı. Çünkü bu konunun çözülmesi için kültür bakanlığının ve kültür konusuna eğildiğini iddia…

Devamını Oku