Yazar: Hasan Öztürk

ANA

hasanaliozturktrb@gmail.com Yazımın başlığının ilk yarısı, bir romanın adıdır, bilenler bunu biliyor. Başlığımın ikinci yarısındaki ‘yeni’ ve ‘yine’ sözcüklerini, bir kaygımı gösterdiklerinden yan yana kullandım. Giorgio Manganelli, çokça yararlandığım Düzyazının İnce Sesi (çev. Eren Yücesan Cendey) kitabında, “Bir yazın uygarlığı okumalardan oluşmaz yeniden okumalardan oluşur; belki de, yalın biçimde söylersek uygarlık budur.” der. Bu cümledeki ‘yeniden’ okumak, ‘tekrar’ okumak ise ‘yine’ öncesinde mutlaka bir ‘yeni’ okuma olmalı derim. Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü kitabıyla karşılaştığımda Italo Calvino’nun dünya klasiği, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu romanını anımsadım. İlki yedi ikincisi altı, yakın sözcük… Nermi Uygur’un, “kitap başlık için…

Devamını Oku
ANA

hasanaliozturktrb@gmail.com Yazımın başlığı benim bulduğum bir adlandırma değil. Abdülhak Şinasi Hisar (1887-1963)’ın bir kitabının adını bu yazıma başlık seçtim. İlgilileri bilir, Abdülhak Şinasi’nin ilk kez 1955’te yayımlanan Aşk İmiş Her Ne Vâr Âlemde’side telif değil, bir seçki kitabıdır. Onun, çoklukla divan şairlerinden beğendikleriyle oluşturduğu bu mütevazı kitapçığının adı da kendisinin değil, seçkideki bir şiirdendir. Seçkinin adı, lise okumuş her birimizin bildiği, klasik edebiyatın içli şairi Fuzuli’nin bir beytinden mülhemdir: “Aşk imiş her var âlemde/ İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak”. Seçkiye ad veren bu beyit, aynı zamanda kitabın açılış beytidir. Abdülhak Şinasi’nin, “Yapı Kredi Bankasının Kültür Hizmeti” olarak Doğan…

Devamını Oku
ANA

Tanığı olmadığımız zamanların edebiyat yazılarını okumak, eski albümlerin sararmış fotoğraflara bakmak gibi gelir bana. Albümlerdeki kartonların ölçülü kesilmiş deliklerine takılan siyah beyaz fotoğraflar, özellikle bir süre açılmamış albümlerde durdukça öylesine bozulur ki fotoğraftaki güçlükle tanınır hale gelir. Yakından tanıdığımız bir kişiyse baktığımız, ‘vay be, bir zamanlar böyleymiş’ deriz, nemini/pusunu aldığımız fotoğrafa baktıktan sonra. Edebiyatın tarihinde yerini almış yazarların kendi zamanlarındaki yazılarını okurken albümlerdeki netliği kaybolmuş fotoğrafların karşısındaymışız gibidir. Bu yazıların da gözümüzün önünde silikleşmiş olması, onların eskiyen sözcükleri nedeniyledir öncelikle. Bize göre eski yazılardaki sözcükleri ve anlatılan dönemin toplumsal koşullarını anlamaya başladıkça ‘vay be, hiçbir şey değişmemiş’ deriz kendi kendimize.…

Devamını Oku
ANA

Irmak Zileli’nin yenilerde yayımlanan Arkadaşım İçin (Gün Işığı, Mart 2022)  romanını okuyunca kurmaca metinlerin, dolayısıyla da ‘roman’ türünün, işlevini ve onları/onu niçin okuduğumuzu yeniden düşündüm. Ezgi ile Yunus adlı iki gencin, sanık sandalyesindeki iki yetişkini, toplumun tamamı adına sorguladığı bir tiyatroyu seyretmişim gibi geldi bana. Karşılarındaki yetişkinlere pek söz hakkı vermeyen gençlerin, ‘hazırlıklı’ konuşmalarını dinlerken, bir anlığına bu konum değiştirme, ‘23 Nisan Şenliği’ olmasın dedim kendime. Sonrasında romanın içinden roman için anahtar sözcüklerimi sıraladım: ötekileştirme, yoksulluk, arkadaşlık, etnik kimlik, eğitim, aile baskısı, başkaldırı, sevgi, meslek seçimi, cesaret, güven/sizlik, empati, terkedilmiş çocuklar, gençlik ve sonunda umut. İki kapağının arasında göz değmedik…

Devamını Oku
ANA

Yazının izinde, okuru ve yazarı olarak dergilerle yürüdüğümden olmalı yayım hayatına başlayan bir dergi gibi yayım hayatından çekilen dergi de benzer biçimde ilgilendiriyor beni. Aralık 2009’dan sonra, yayımdan çekilen bir dergi için yeniden yazayım derken dergi/ler ile olan muhabbetime gidiyor söz ister istemez. Dergiden kastım, edebiyat dergileri elbette ancak ben, edebiyat yazdımsa da yalnızca edebiyat dergilerinde yazmadım. Edebiyatın atardamarları olduğu söylenip dururken ‘kapanan edebiyat dergileri’ yeniden gündemimizdedir. Ne çok dergi veda etmişken edebiyat dünyasına “Dergâh” dergisi de Şubat 2022 tarihli 384. sayısıyla ara verdi. Otuz iki yıllık dergi “Dergâh”, kapaktaki “üzücü” açıklamasıyla “Bütün dünyada gözlemlenen kâğıt tedarikinde yaşanan zorluklar ve…

Devamını Oku
ANA

Adında ‘sanat’ sözcüğü geçen kitapların listesi yapılacak olsa herhalde birkaç kitap olurdu adlarını listelediklerimiz. İçeriği ‘sanat’ olup da adında ‘sanat’ sözcüğü yer almamış kitaplar eklendiğindeyse elimizdeki listenin nasıl da uzadıkça uzayacağını az çok kestirebiliriz. Fischer’in kitabının adıyla Sanatın Gerekliliği bağlamında, kadim dönemlerin kitaplarıyla tartışmalarını bir yana bırakıp bugüne bakalım. Hiç olmazsa bilindik ad olarak romancı Tolstoy’un -kendisinin yazdığı biçimiyle- 1898’de yayımlanan Sanat Nedir? kitabıyla sorulmuş soruya Gombrich’in kitabı Sanatın Öyküsü, bir tür kapsamlı karşılık gibi durur sanat tartışmalarında. Kendi adıma, listenin başına Sanat ve İnsan (Irwin Edman) yazacağım sanat vadisinde yeni bir kitabın sözünü etmek istiyorum: Gençlerle Baş Başa Sanat…

Devamını Oku
ANA

Yayımcılıkta on ikinci yılını tamamlamak üzere olan mevsimlik ‘Roman Kahramanları’ dergisi, yeni sayısıyla edebiyatın iyi okurlarını üç ‘dosya’ ile karşıladı. Derginin, Temmuz-Ağustos-Eylül 2021 tarihli 47. sayısı, söz yerindeyse düşünsel yaşamın ‘rölanti’ ayarıyla işlediği bu yorgun yaz sezonunda yeni umutlar getirdi edebiyat ortamına. Edebiyat, özellikle de roman ilgilileri, derginin bu yeni sayısını öncekilere oranla yanlarında daha uzun süre bulunduracaklar gibi geliyor bana. Derginin sayıca ne kadar basıldığını bilmiyorum ancak bu yeni sayının, genel okura ulaşamadan ilgililerince erkenden sahiplenileceğini düşünüyorum, umarım yanılmam. Benim de bir süredir (29. sayıdan bu yana) aralıklarla yazdığım ve yazanlarından biri olmakla sevindiğim ‘Roman Kahramanları’ dergisi, şimdiye dek…

Devamını Oku
ANA

Az Şekerli, yazdıkları -başka pek çok yazar gibi- ölümünden sonra kıymetlenmiş Sait Faik’in, ölümünün hemen ardından yayımlanmış öykü kitabıdır. Sait Faik, 11 Mayıs 1954’te ölmüş, yayımcısının özensizliği nedeniyle tartışmalara neden olan kitap da aynı yıl yayımlanmıştı. Yaşar Nabi Nayır’ın, “Varlık Yayınları” adına hazırlayıp yayımladığı Az Şekerli (Aralık 1954), sonraki yıllarda başka yayın evlerinin de yayımladığı bir kitaptır. Bilgi Yayınevi, kitabı yazarın Alemdağ’da var Bir Yılan’ıyla birlikte (1990) yayımlamışken kitabın hemen bütün metinleri, Hikâyecinin Kaderi (YKY, 2005) içinde yer almaktadır. Bunca yıllık kitabın künye bilgilerine dair bilgileri, ilgilisi için bilmemek olmaz elbette; benimkisi, öykümüzün ustası ile edebiyat bahsinde ‘az şekerli’ bir…

Devamını Oku
ANA

Edebiyatımızda roman türünün gelişim sürecinde ‘ustalık’ belgesini edinenlerin ilki olarak bilinen Halit Ziya Uşaklıgil (d.1867), yazı yaşamını roman türüyle sınırlı tutmayıp edebiyatın hemen bütün alanlarına yaymış bir isimdir. Henüz yirmili yaşlarına varmamış yıllarında başlayan öykü, roman, mensur şiir, tiyatro, deneme, gezi, çeviri, mektup, vb. yazılarıyla adını duyuran ve sonrasında dönemini aydınlatacak anılarıyla belleklere yerleşmiş Halit Ziya, roman yolunda izini süren Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyişiyle “yaratılıştan romancı” olan bir yazardır. Mai ve Siyah romanının otuz yaşındaki yazarı, tartışmasız ‘usta’ bir romancıdır ancak bu gerçeğin edebiyat kamuoyunca onaylanması, 27 Mart 1945’te ölen Halit Ziya için bir veda yazan Tanpınar’ın, “Bizde asıl romancılık…

Devamını Oku
ANA

HASAN ÖZTÜRK / hasanaliozturktrb@gmail.com Yazımın başlığındaki zaman aralığı, Michel Eyquem de Montaigne’in doğum (28 Şubat 1533) ya da ölüm (13 Eylül 1592) tarihleriyle ilintili bir belirleme değil. Vurguladığım ‘450 yıl’ süresi, dünyanın edebiyatına yeni bir tür armağan eden Montaigne’in ‘denemeci’ oluşuyla ilgili bir ayrıntıyı işaret ediyor. Montaigne Kulesi Montaigne, yazdıklarıyla olduğu kadar kişiliğiyle de kategorize edilmesi zor olan birisi. Harold Bloom, başucu kitabımız Batı Kanonu içindeki bir bölüme şöyle başlar: “Fransız edebiyatında ulusal kanonun merkezinde olan bir tek yazar yoktur; yani bir Shakespeare, Goethe, Cervantes, Puşkin ya da Whitman yoktur. Onun yerine bir devler grubu vardır ve onlardan herhangi biri…

Devamını Oku
ANA

HASAN ÖZTÜRK hasanaliozturktrb@gmail.com Edebiyatın, adında ‘kurmaca’ geçen kitaplarına bir de ‘kurmaca ekseninde yazılanlar’ eklenirse oldukça uzun bir kitap listesiyle karşılaşacağımız açıktır. Amerikalı çağdaş polisiye ve deneme yazarı Walter Mosley, yakınlarda yayımlanan Bu Yıl Romanını Yazıyorsun (2019) kitabının ardından Türkçe okurunun karşısına çıktığı Kurmacanın Unsurları (Notos Yayınları, Kasım, 2020) kitabıyla andığım uzun listedeki yerini aldı. Bir önceki kitabın birikimini göz ardı etmeyen Kurmacanın Unsurları, ‘önsöz’ ve ‘giriş’ yazısıyla birlikte yirmi beş yazıdan oluşan mütevazı bir kitap. Konusu, hemen başlangıçta “hikâyeyi aşan bir roman yazma” ve ardından eklenen “hem anlamın derinlere daldığı hem de iyi bir olay örgüsü kurguladığı bir roman” olarak…

Devamını Oku
ANA

Oğuz Atay’a Mektup: Demiryolu hikâyecileri: Hikâyeci olmak ‘bir rüya’ mı? HASAN ÖZTÜRK / hasanaliozturktrb@gmail.com Oğuz Bey, Adınızın yanına ‘bey’ unvanını ekleyerek başlıyorum. Yalnızca adınız ve soyadınız, yani ‘Oğuz Atay’ ya da sadece adınız, ‘Oğuz’ diyerek başlamak için olması gereken yerde göremedim kendimi. Adınızı ve soyadınızı yazıp önüne ‘saygıdeğer’ ile ‘sevgili’ sözcüklerinden birini eklemek de ayrı bir sorun oldu benim için. Sözcüklerin ilkini yazarsam adınızın önüne, sonrasındaki her sözümü ölçüp biçecekmişim gibi geldi bana. Sözcüklerin ikincisini eklersem, “büyük bir oyun yeri” olan ülkemizde oyunu beraber oynamışız gibi olacaktı oysa öyle bazılarınınki türünden bir yüz yüze, yan yanalık değil sizinle benimkisi. Bu…

Devamını Oku
ANA

HASAN ÖZTÜRK / hasanaliozturktrb@gmail.com “Veda edenin sevilmesi ne kadar daha kolaydır!Çünkü uzaklaşan kişi için,gemiden ya da trenin penceresinden sallanano varla yok arası bez parçasının beslediği alev daha saftır.Uzaklık,gözden kaybolmakta olanın içine bir boya gibi işlerve onu munis bir kora çevirir.”Walter Benjamin / Tek Yön Dünyanın dengelerini sarsan ikinci büyük savaşın hemen başlangıcında bu dünyadan ayrılmış Walter Benjamin (1892- 26 Eylül 1940), aralarında benim de olduğum pek çok okuruna, “Bu terazi o kadar sıkleti çekmez” dedirteceklerden biridir. Bu açık gerekçemle, Benjamin’i yazmak değil de seksen yıl sonra Walter Benjamin hakkında bir anımsayış yazısı yolunu seçtiğimi belirtmeliyim. Ölümlerden ölüm seç(tiril)en Walter Benjamin,…

Devamını Oku
ANA

HASAN ÖZTÜRK / hasanozturktrb@hotmail.com “Türkiye’de demokrasinin üzücü bir şekilde başarısızlığa uğraması sonucunda kaçınılmaz hale gelen üçüncü darbe”1 olan 12 Eylül, Türkiye’nin son kırk yıllık siyasal ve toplumsal yaşamında başat belirleyicidir. 12 Eylül 1980 sabahı saat 04.00’te, “Nihayet generaller 1961 Anayasası dönemini bitiren düdüğü çaldılar.”2 ise sonrasında çokça tartışılan o düdük sesini gerektiren pek çok neden sıralanabilir: 70’li yılların sonlarındaki politik belirsizlik, cumhurbaşkanlığı seçimindeki ‘kilitlenme’, tanınmış akademisyen, politikacı ve gazetecilerin öldürülmesi, handiyse iç savaş hazırlığı görüntüsü veren toplumsal çatışmalar, ekonomik dengeleri alt üst eden yüksek enflasyon, cumhuriyet rejiminin varlığına yönelik tehlikelerin görünürlüğü, eğitimi sekteye uğratırken halkın can güvenliğini tehdit eden terör…

Devamını Oku
ANA

HASAN ÖZTÜRK hasanozturktrb@hotmail.com 2020 YKS, 27 ve 28 Haziran günlerinde yapıldı. İlk gün tek oturumla TYT, ikinci gün ise iki ayrı oturumla AYT tamamlandı. Hemen her sınavda tanık olduğumuz vak’a-yı âdiyeden sayılacak birkaç olay dışında kayda değer bir olumsuzluk yaşanmadı sınav günlerinde. Dünya ile birlikte yaşadığımız virüs salgını nedeniyle yapılıp yapılmaması tartışılan, ertelenmesi istenilen sınav, belirtilen zamanda yapıldı. Görünürde -en azından bu yazının yazıldığı günlerde- sınav hareketliliği nedeniyle iddia edildiği türde belirgin bir sağlık sorunu ortaya çıkmadı, umarız çıkmaz da. Kala kala, talihsiz bir sınav dönemi yaşayan adayların, sınava hazır olma durumları ile okumaya hak kazanacakları üniversiteye zamanında başlayıp…

Devamını Oku
ANA

hasanozturktrb@hotmail.com 2019 yılının sonlarında yayımlanan Edebiyat Estetiği kitabını, felsefeci Afşar Timuçin hocanın sekseninci yaşının bize armağanı olarak okudum. Bilenleri biliyor, Afşar Timuçin kendisini ‘felsefe’ ile sınırlandırmamış az sayıdaki felsefecilerden biridir bizde. Edebiyat- felsefe ilişkili şahsî sorularını, sözünü dolandırmadan cevaplayıp da “kendimle konuşmalar” dediği bu yeni kitabından önceki felsefe-estetik-edebiyat odaklı yazıları bir yana onun şiir, öykü ve roman türündeki kitaplarına bakıldığında gönüllü bir edebiyat emekçisi olduğu görülür. Sanatçılar hakkında yazdıklarıyla edebiyat ödülleri de eklenmelidir felsefe hocasının bu edebiyat etkinliği halkasına. Afşar Timuçin’in edebî metinleriyle ilgilenmişliğim pek yok ancak içeriğinin yabancısı olmadığım Edebiyat Estetiği, edebiyatın felsefe ile ilişkilerindeki estetik kazanımlarının ne…

Devamını Oku