Zerrin Saral, Aksisanat Portal için yazarlarla Öykü Zamanlığı‘nda bir araya geliyor. Öykü Zamanlığı‘nda Zerrin Saral bu defa Reyhan Yıldırım’a soruyor:
Dünya hızla değişirken, sanatın izdüşümü, sanatçının sanatını ortaya koyma şekli de aynı hızla, değişime/dönüşüme uğruyor. Böylesi bir çağda, veri tabanını koruyan, yaratım sürecinize katkı sağlamış, tüm zamanların öyküsü/öykücüsü dediğiniz, öykü(-ler) ve öykücü(-ler) kimler? Bu tercihi, yazınınızda neye/nereye dayandırıyorsunuz?
Reyhan Yıldırım: Üç beş isme indirgeyemeyeceğim kadar çoklar. Yazın çabama katkı koymaya devam eden, bu sıralar gündemimde olan isimlerle ilerleyeyim.
İlk sıraya Hulki Aktunç’u koyacağım: Bir olay örgüsünde kurgu önemlidir. Öykünün önermesine uygun, klişeden uzak, öykünün talep ettiği bütünlüğü sunan öğelere sahip bir metin üretmek emek ister. Hulki Aktunç’un işçilik konusundaki titizliği okurlarınca bilinir. Gidenler Dönmeyenler adlı öykü kitabında yer alan Göz Bağı öyküsü, çok iyi bir örnektir. Beni hep etkiler. Göz Bağı, gözlerinin iltihabını kurutmak için bir kaynakçı gözlüğü edinmeyi çok isteyen, 12-13 yaşlarındaki kaynakçı kalfası Yusuf’un, arka planı 6-7 Eylül olayları olan bir kargaşada gözlüğüne kavuşma umudunu anlatır. Umudunu Mihal’e ‘gavuroğlu’ diyerek saldıran adama doğru seğirtirken ardında bırakır. Görürüz ki, kaynakçı gözlüğünün mor camlarıyla insanlığı tuz buz edenler, aynı kişilerdir. Bu sefer Yusuf, Mihail ve dünya için umut olur. Hulki Aktunç’u sadece argo sözlüğü yazarı olarak tanıyan bir nesil var. “Alevlerin çocuklarıyız. Yangınlarda doğan, yangınlarda ölen bir kuşaktan sürüyor soyumuz. Yakın tarihimiz yangınların da tarihi. Yakmanın ve yakılmanın. Bu tarih daha ne kadar sürecek bilmiyoruz ama …Yoksa kim girişecek acıların sayımına? Buna hakkı olanlar kimler?” dediği Bir Çağ Yangını romanını, Son İki Eylül’ü, Güz Her Şeyi Bilir’i, Erotologya’yı, Ten ve Gölge’yi… hatırlatmalıyız genç arkadaşlarımıza. Hulki Aktunç’a öldü diyemeyiz ki unutalım; o, içinde debelendiğimiz, henüz yenişemediğimiz ahvali anlatmayı sürdürüyor hâlâ.
Sevgi Soysal’la devam edeceğim: Kanser hastalığı yüzünden kırk yaşında yitirdiğimiz Soysal, çok zeki, bir çeşit pikaro figürü gibi, topluma uymayan, başka türlü düşünen, kapitalist düzene ve dayattıklarına karşı olması kaçınılmaz, cesur bir sosyalist aydındı. Bize çok değerli yapıtlar bıraktı. Hiç eskimediler; Tutkulu Perçem, Tante Rosa, Yürümek, Yeni Şehir’de Bir Öğle Vakti, Şafak, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, Barış Adlı Bir Çocuk, Hoş geldin Ölüm… Yapıtlarının içeriği kadar dilini de zamandan kazıp çıkarıyordu ve her yeni verimi yazınsal anlamda bir öncekinden daha ileriye gitmekteydi. Örneğin, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti. 1974 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü kazanan bu kitabı cezaevinde yazdı. Roman, Kızılay’da, bir buçuk saatlik bir zaman diliminde geçer. Yazar, dönemin siyasi iklimine dair görüşlerini kurumuş bir kavak ağacı metaforuna yükler. Çürümenin düzeyini, yolu meydana düşen insan portreleri üzerindeki etkilerinden çıkarmamızı bekler. ‘Ağaç düşerken ve düştüğünde en çok kimi ezer?’ sorusunun cevabını da çıplak olarak değil, bu metafor örtüsü içinde verir. Bence yukarıda listelediğim kitapların her biri ‘iyi okur’un imbiğinden geçmelidir.
Benim çok geç keşfettiğim şair ve yazar Kemal Özer’le sürdüreyim önerilerimi. ‘Nasıl bir aydın?’ sorusunun mükemmel karşılığıydı kendisi. Mücadele şairiydi. “Herkes unutmuş bile olsa / Sen tutuyorsun ya aklında / Yıllar geçti diye aradan / Susacak değilsin ey ozan” (Ömrü kısa kelebekler) diye sesleniyordu. Onun günceli kavramak, boyun eğmemek, umudu, aydınlığı, dayanışmayı, cesareti, arkadaşlığı somut karşılıklarına kavuşturmak inadı vardı. Nitekim “Yaşamın güç ve onurlu kavgasında omuz omuza olmak verimli bir ırmaktır, yeni tohumlar saçar geçtiği tarlalara, yürekleri yeni zaferlerle doldurur,” diyordu. Ben dünya görüşünü ve şiirlerini bilirdim ama örneğin günlüklerini bilmezdim hiç. Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya, Temmuz İçin Yaralı Semah gibi birçok şiir kitabının yanı sıra yeni keşfedip çok severek okuduğum Günlerle Yolculuk 1-2 (Günlükler) ve Baba ile Kız adlı öykü kitabı için bırakıyorum bu hatırlatmayı arşivinize. Maalesef üç kitabı da henüz okudum, çok gecikerek. Son olarak Günlerle’den bir alıntı paylaşmak istiyorum, özellikle şiirle ilgilenen genç arkadaşlarıma bir hazine muştusu vererek:
“Şiir yazmakla, yazılan bir şiirin öznesi olmak arasında ince bir ayrım var. Şiir yazarken de yazdığın ne olursa olsun, özne olarak içinde yer alıyorsun. Ama bir yanı hep açık, ileriye dönük kalıyor. Şiire yansıyanda bir arayış var, bir özlem, belki bir beklenti. Tanımlananla birlikte yoğruluyor. Sonucu, sen de okurla birlikte görüyorsun ancak. Ortaya çıktığında ve ortaya çıktığı kadarıyla.
Şiirin yansıttığında ise, bir aynaya bakıyor gibisin. Kendi görüntünü sana nasıl göstereceğini bilmediğin bir ayna var karşında. Örneğin, şiirin işlevini tanımlıyor Erik Stinus: İnsanların güzelliğini ölçmek, ekmeğini lezzetli ve yeterli kılmak için yazıldığını söylüyor. Homeros / Anadolu / ‘bugünkü umut kırıcı karanlık’ üçgeninden geçirip bir ozanın kimliğine uzanıyor. Bu tanımda görülmüş ve gösterilmiş oluyorsun. Artık arayış bir sonuç vermiştir ve bu sonucu hem kabullenmekle hem de sürekli doğrulamakla yükümlüsün.”
REYHAN YILDIRIM:
İki öykü kitabım var. İlki 2007’de yayımlandı. Adı, ‘Bazıları Çok Üşür’. İkinci kitabım olan ‘Boynumda Bir Dize İnci’ ise 2016’da yayımlandı.
Öyle dönemlerden geçiyoruz ki dil konusunda sürekli sancılıyım. Yazdıklarımı kolay sevemiyorum. Ben de kuramsal üretimlerime ve atölyelerime yoğunlaşıyorum. Ayrıca bol bol okuyorum; kendi dilini her kitabında yeniden bulmayı başaran, öykülerini çok sevdiğim çağdaşlarım var. Böylece edebiyata ara vermem gerekmiyor.
Bir dönem kolektif kitaplara katkı koyuyordum, daha çok hatırlıyordu seçki yapan arkadaşlarım. O dönemde katıldığım kolektif kitapların bazıları şunlar; ‘Şimdi Seni Düşünüyorduk (Selim İleri Armağan Kitabı)’, ‘Bozcaada Öyküleri’, ‘Son Otobüs’, ‘Kadın Öykülerinde Doğu’, ‘Yeni Yüz Yıl Üniversitesi Ayla Kutlu Kitabı’, ‘Kadınların Ruh acıları’, ‘Öyküden Çıktım Yola’, vd.
Kuramsal yazılarım, kitap tanıtımları ve yakın okumalarım, Sabitfikir, Radikal Kitap, Varlık, Portreler, Notos, Öykü Teknesi, Kum Öykü, Kül Öykü, Eşik Cini, Yeni Yazı, Paylaşım, Markalar, Akköy Edebiyat, Bugünden Edebiyat, Sarnıç, Çerçi Sanat; Beş Parmak, Lacivert Öykü vb. bir çok dergide yayımlandı. Dergilere çok değer veriyorum.
Çok sayıda edebiyat etkinliği gerçekleştirdim.
Öykülü Perşembeler, hayatımı değiştirdi. Beni yalnızca çok sevdiğim yazarlarla buluşturmakla kalmadı, onların hayatlarına ve yapıtlarına yakından bakarken kendi edebiyat yolumda da mesafeler kaydettim. Bu etkinliği Berat Alanyalı’yla birlikte yaptık. Leyla Erbil, Selim İleri, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Nalan Barbarosoğlu, Sezer Ateş Ayvaz, Jale Sancak, Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Vüsat O. Bener, Bilge Karasu, Nursel Duruel, Selçuk Baran ve diğer yirmi dört öykücünün yaşamlarına, edebiyatlarına, öykülerine yaptığımız yakın okumaları hem yaşayan yazarların bizzat kendileriyle hem de makale olarak dergilerde paylaştık. Çok verimli bir süreçti.
Yukarıdakiler dışında aşağıdaki etkinlikleri not düşebilirim:
- ÖyküMola: Türk ve Dünya Edebiyatı seri etkinliği,
- Edebiyatta Şenlik Var! Yeşim Cimcoz Yazı Evi, Edebiyat Kültürü Atölyesi,
- Arıza Kadınlar I – II, Arıza Adamlar I-II, Çifte Kavrulmuş Arızalar I-II Yeşim Cimcoz Yazıevi Edebiyat ve Mitoloji Buluşması seri etkinliği (atölye),
- Filmlerle Kurmaca Pratiği Atölyesi,
- Çanakkale Nazım Hikmet Kültür Merkezi Girişimi etkinlikleri (Aziz Nesin, Gülten Akın, Haldun Taner ve diğer)
- Çanakkale Kepez Semt Evi edebiyat etkinlikleri (Ayla Kutlu’nun Kara Kayalar öyküsüne sosyolojik yakın okuma gibi)
- Pan Görsel Kültür Derneği edebiyat etkinlikleri (beş sene boyunca sürekli atölye ve seminerler)
Konuşmacı ve panelist olarak yer aldığım, ardından makaleye dönüştürerek paylaştığım etkinliklerden bazıları şöyle;
- PEN Kadın Yazarlar Komitesi – Edebiyattan Hayata Nezihe Meriç / Konuşma Başlığı: La Sesini Arayan Kadın: Nezihe Meriç (Eşik Cini’nde yayımlandı.)
- Eşikcini – Solgun Bir Yazar: Selçuk Baran / Konuşma Başlığı: Selçuk Baran Öykücülüğü’nde Simgesel Kullanımlar
- PEN Kadın Yazarlar Komitesi – Leyla Erbil, Edebiyatımızda Hallaç Etkisi / Konuşma Başlığı: Edebiyata ve Hayata Dünya Görüşüyle Müdahil Olan Bir Yazar: Leylâ Erbil
- 26.İstanbul Kitap Fuarı – Atölye Çalışması: “Bir Öykü Kişisinin İki Yazardaki Yolculuğu”
- 27. İstanbul Kitap Fuarı – “Öyküde Genç Adımlar” Paneli ve Okuma
- 2008 İzmir Kitap Fuarı – Söyleşi ve Okuma: “Öykü Bir Şenliktir”
- 11.Uluslararası Ankara Öykü Günleri – “Sait Faik Abasıyanık’ın Müthiş Bir Tren Öyküsüne Yakın Okuma ve Çözümleme”
- 5. Eskişehir Ulusal Öykü Günleri – Öykü Üzerine ve Okuma
- V. Hişt Hişt! Genç Sait Faik Öykü Yazma Yarışması – Sait Faik: İnsanlık Onurunu Yücelten Yazar
- Yeni Yüz Yıl Üniversitesi, I. Çağdaş Kadın Yazarlar Sempozyumu, Bildiri: Ayla Kutlu Edebiyatı’nda Şiir Avcısı Mekânlar
Edebiyat iyi ki var. Hayatıma anlam katmakla kalmıyor, pandemi döneminde beni hiç bırakmadığı için mücadele gücüme güç de katıyor.