Zahide Koçyiğit
Rimbaud’ ya Akıl Notları, bana kalırsa, küçük İskender’in gölgede kalmış bir kitabı. Bildiğim kadarıyla 2004 yılında basıldı ilk olarak, yani üzerinden on altı yıl geçmiş. Yine de bunca zaman boyunca ne gereğince okundu ne de gereğince tartışıldı hakkında. Bu yazıda gayem, kitaba bir pencere açıp dikkatinize ulaşmaktan ve sizi ona ulaştıracak yola birkaç taş döşemekten ibaret…
Şiiri ve şairi merkeze alıp didik didik ederek irdeleyen ve bunlardan yatağıyla yetinmeyen nehirlerin harita ipuçlarını çıkaran tatlı sert bir rehberin notları bu kitap. Rimbaud’ya yazdığı notlar… Peki neden Rimbaud? Neyi kastediyor bu ad aktarımıyla? Sanırım buradan başlamak gerekiyor.
Bilindiği gibi Arthur Rimbaud, dünya şiirinin aykırı ve devrimci şairi. Çağının önünde, ezberleri alt üst etmiş ve köhneleşmişliğe başkaldırının simgesi olmuş bir şair. Daha çocuk yaşta yazdığı güçlü şiirlerle dikkat çekmeyi başarmış, on dokuz yaşında ilk şiir kitabı basılmış ve yirmi bir yaşında da şiiri bırakmış. Yani dünyanın hala üzerinde konuştuğu, adını tarihe yazdıran o güçlü şiirler bu genç adamın sadece birkaç yıl içinde yazdıklarından ibaret. Hayatı da şiirleri kadar sansasyon yaratan bu genç şair, cesaretle bildiğini okumanın timsali adeta. İşte bu sebeplerden küçük İskender, şiir yolculuğunun başındaki genç şairlere “Rimbaud” diye hitap ediyor. Yeni imzaların da tıpkı onun gibi dilde güçlü ve cesur, özgün, sürüden ayrılıp kendi çizgisini yaratan birer şair olmalarını istediği için… İskender bu ad aktarımını tam kendine has bir üslup ve yeterlilikle bulmuş diye düşünürüm hep. O da bu deyişinin yerinde olduğundan emin olmalı ki bu şekilde hitap etmeyi sürdürdü genç şairlere. Hatta Varlık dergisinde uzun zaman yazdığı, yeni imzaları değerlendirdiği köşesinin adı da “Rimbaud Akademisi” idi.
Elli beş bölümden oluşuyor kitap. Konular değişse de değinmeler ve süreğen ilgilerle bağlı esasında birbirine tüm bölümler. Okur, bir yandan Türk Edebiyatının (şiir özelinde) -küçük İskender’in kendine has iğneli diliyle -eleştirisine tanık oluyor öte yandan ise şiir nedir, şair duruşu nasıl olmalıdır, hangi tip şairler vardır, şiir nasıl bir yol izliyor gibi soruların peşinden giderek saptamalardan uyarılara uzanan bir şiir serüvenine katılmış oluyor. Ek olarak küçük İskender gibi edebiyatımızın özgün, yaratıcı ve aykırı bir şairinin kendi şiir macerasını ve şiire bakış açısını da tanıma fırsatı buluyor. İskender, eski kuşağın kirli çamaşırlarını da yeni kuşağın önüne sermeye çekinmiyor.
Kitabın en renkli yanlarından biri şairin yaratıcılığının, keskin zekasının ve cesur üslubunun eseri olan kategorize edilmiş yakıştırma yollu isimler. Dedikodu ve magazin kokan orta halli şairler, kentin sunduğu imkanları elde ettiklerinin illüzyonuyla hayatta kalan kenar mahalle şairleri, hayalciliği ‘image maker’ lıkla karıştırmayı huy edinmiş sözlük şairleri, şiirde ortaçağı başlatan engizisyon mahkemesi şairleri ve çok daha fazlası… Şiir evreninde bunların her biri ayrı gezegenmiş de dost ya da düşman ayırt etmeksizin, teferruatlı bir tanıtım gezisinde gönüllü rehber gibi, hepsiyle yüzleştiriyor bizi küçük İskender. Şairin kurduğu bir evren olunca mevzubahis, hem çetrefil, yokuşlu hem de dinamik ve mizahi bir yolculuk olduğunu kestirmek güç olmasa gerek.
Küçük İskender, bu notlarda zaman zaman hakikati yüze sakınımsızca vurup insanı kendine getiren bir ebeveyn; zaman zaman sır veren muzip bir arkadaş; zaman zaman da müşfikçe cesaretlendiren, kapıyı açıp eline fener tutuşturan bir öğretmen gibi. “Şiir iyidir. Ama şiirsiz de yaşanabilir.” diyerek gerçekliğin yalın halini okuyucuya anımsatırken “Şiir boş bir kovadır, içini doldur Rimbaud!” gibi sözleriyle yürekli olmanın fitilini ateşliyor hatta yer yer kışkırtıyor. Dahası “Şiir, kavrama gücünün eğitiminde bir duraktır.”, “Şiirini bir limana yetiştirmek çabası, şairi bir hayat kalpazanı yapmaktan öteye taşıyamaz.” türünde uyarılarıyla hem şiir okurunun hem genç şairlerin gözünü açıyor.
Bir tür derin edebiyat sınıflandırması da sayılabilecek olan Rimbaud’ya Akıl Notları, edebiyatla ilgilenen herkesin kendince doyum alabileceği bir kitap. Özelinde şiirle ister okur ister yazar olarak ilgilenen herkes için heyecanlı bir keşif macerası olmasının yanında sıkı bir poetik düşünüş imkanı sunuyor. Öte yandan pek de bilinmeyen kayıp kıta türevinde bir merak unsuru olarak da karşınızda duruyor.