Zerrin Saral, Aksisanat Portal için yazarlarla Öykü Zamanlığı‘nda bir araya geliyor. Öykü Zamanlığı‘nda Zerrin Saral bu defa Fergun Özelli‘ye soruyor:
Dünya hızla değişirken, sanatın izdüşümü, sanatçının sanatını ortaya koyma şekli de aynı hızla, değişime/dönüşüme uğruyor. Böylesi bir çağda, veri tabanını koruyan, yaratım sürecinize katkı sağlamış, tüm zamanların öyküsü/öykücüsü dediğiniz öykü ve öykücü(-ler) kimler? Bu tercihi, yazınınızda neye/nereye dayandırıyorsunuz?
Fergun Özelli:
Dünya, hızla değişiyor evet; ama bu değişim, sadece teknolojik alanda gerçekleşiyor, toplumsal/insani ilişkilerde ve kamusal/kurumsal yönetim alanlarında ise hemen hemen her şey olduğu yerde pinekliyor; donuyor ya da küflenip çürüyor.
Kapitalist sistemse, ulusal ve uluslararası kişi ve kurumlarının “artı değer”ini daha da arttırmak için toplumsal/bireysel gündemlere soktuğu, alıştırıp doğallaştırdığı “hız” kavramıyla insanlığı, doğayı, doğada yaşayan tüm canlıları, tutsak alıp köleleştirmiş durumda. Üstelik sürekli yenilenen ve bir türlü aşılamayan bunalımlarının sonuncusunu da, içinde yaşadığımız dönemde, yepyeni ve çok daha vahşi ve sinsi bir paylaşım savaşı geliştirerek çözme peşinde. Bu süreç de, ırkçılığın ve her türlü yobazlığın maskesini takmış ilaç ve silah tekellerinin her türlü araç ve kurumuyla ya da mafyatik oluşumlarla sürekli geliştirilip yönetilmekte. Bunun sonucunun da, toplumlara daha çok yoksullaşma, vahşet, savaş, kıyım, totaliter yönetim, doğal afet, salgın, kıtlık vb. getireceği kesin.
Böyle bir “hız” döneminde, iyice yaygınlaşıp yaşamımızı kontrol etmeye başlamış sanal dünyanın (şimdilik çok hissedilmese de) yazılı, canlı, el ve düş emeği sanata getirdiği zarar da oldukça büyük. Ama buna karşılık her alanda üretim veren sanatçılar da kendisine yeni düşler, biçimler, özler; yeni yollar, patikalar, dehlizler geliştirerek, önce “hız”a ayak uydurmayı, sonra da “hız”ı durdurmayı başararak yaratımını sürdürüyor, sürdürecek de. Bu da sanatların birlikteliği ve çoğulculuğu ile gerçekleşecek kanımca.
Ben, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali, Füruzan, Necati Cumalı, Orhan Kemal öyküleri, Yaman Koray ve Yaşar Kemal, Jules Verne romanları, Çağlayan Yayınları’nın Yeni Dünya Serisi’nde 1954/1955 yıllarında yayınlanmış, yazarı bile belli olmayan ama çevirenlerinin ismi, beşinde Necati Kanatsız, beşinde de A. Kahraman olarak belirtilen, on adet bilim-kurgu romanını okuyarak büyüdüm.
Sonra, Jean Paul Sartre’ın Duvar isimli öykü kitabıyla ve Anton Çehov ile tanıştım.
Daha sonra da, Istvan Örkeny, Thomas Bernard, Julio Jortazar, Franz Kafka, Jack London, Jorge Luis Borges, Dostoyevsky, Şolohov, Balzac, Eduardo Galeano, Gabriel Garcia Marquez, Franz Kafka, Fernando Pessao, Maksim Gorki, Virginia Woolf, Ursula K. Le Guın, Necati Tosuner, Leyla Erbil, Ferit Edgü, Ülkü Tamer, Sevim Burak, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Günersel ve Turgay Kantürk, öyküleri ve romanlarıyla girdi hayatıma.
Şiirlerimin yanında öyküler de yazdım ağır ağır ve gizli saklı. Sonunda, Sarhoş Kapı isimli kıpkısa öyküler kitabımla, Dımdızlakisimli kıpkısa metinler kitabım doğdu beş yıl arayla. Yeni bir öykü kitabım da 2021 yılında doğabilir gibi. Yani şiirin dışında, yaşadığım öykü ile metin serüvenimde, yukarıda saydığım öykü ustalarının temel harç ve taşlarının olmadığını söylemek yalan olur. O nedenle onlara, ustalarıma, binlerce teşekkürü borç bilirim. Eğer bugün yazabiliyorsam, yazdıklarım okunabiliyorsa onların sayesindedir. O yüzden, “tüm zamanların öyküsü/öykücüsü dediğiniz öykü ve öykücü(-ler) kimler?” sorunuzu yukarıda saydığım isimlerin hepsi diyebilirim.
Onlar olmasaydı yazdığım öykü ve metinlerimde sağlam bir temelim, dilim, düşüm ve kurgum olmazdı diye düşünüyorum. Bu temelden hareket ederek de, “hız” dünyasını, “küçürek öykü” denen öykülerle durdurup okur insanların daha çok soru sormasını, her şeye ama her şeye (abartılı olacak ama) elli/yüz farklı yerden bakıp düşünmesini, iktidar olma ve totaliterlik tuzağına düşmemesini ve sanatların birlikteliğinin mutlaka gerçekleştirilmesini sağlamaya çalışıyorum. Bunun da insanların ve doğada yaşayan her canlının yeniden birbirini sevmesine, tanıyıp anlayıp kucaklamasına ve dünyada gerçekten birlikte yaşanabileceğine inanmasına katkıda bulunacağını sanıyorum; umarım yanılmam.
Fergun Özelli:
1955’de Ilgaz’da doğdu. Çocukluk ve gençlik yılları İzmir’in Damlacık semtiyle Seferihisar ve Karşıyaka ilçelerinde geçti. İlköğrenimini Seferihisar’da tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi’nin ardından Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi Finansman Bölümü’nü bitirdi. Özel şirketlerde mali işler yöneticisi olarak çalıştı.
İlk şiirleri, Dönemeçve Yusufçuk dergilerinde yayımlandı. küçücük, Körfez ve Dilizi dergilerinin yayın kurullarında yer aldı.
Şiir kitapları, Buralardan Gitmeliyim (1985), Yirmi Dört Satır Yalnızlık (1990), Aşkıya (1997-1.Basım, 2010-2.Basım), Kilitli Defter (2005), Narin Zehir (2007), Vahşi Veraset (2018) yılında, Ayaz Cümle (2020) yılında, öykü kitabı Sarhoş Kapı’da (2015) yılında, metinler kitabı Dımdızlak (2020) yılında yayımlandı.
2008 yılında Hayri K. Yetik ile birlikte hazırladığı Şiir Kitapları ve Hayat 2007yıllığı, 2014 yılında da Orhan Alkaya ile birlikte düzenledikleri çok dilli Seyfi Turan Şiirikitabı diğer çalışmaları arasında yer aldı.
Aşkıya, 1998 yılı Türk Tabibler Birliği Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü, Ünal Ersözlü ile paylaştı.