Zerrin Saral, Aksisanat Portal için yazarlarla Öykü Zamanlığı‘nda Bir araya geliyor. Öykü Zamanlığı‘nda Zerrin Saral bu defa Neşe Koçak’a soruyor:
Dünya hızla değişirken, sanatın izdüşümü, sanatçının sanatını ortaya koyma şekli de aynı hızla, değişime/dönüşüme uğruyor. Böylesi bir çağda, veri tabanını koruyan, yaratım sürecinize katkı sağlamış, tüm zamanların öyküsü/öykücüsü dediğiniz öykü ve öykücü(-ler) kimler? Bu tercihi, yazınınızda neye/nereye dayandırıyorsunuz?
Neşe Koçak: Dile getirdiğiniz gibi, dünya böylesine büyük bir hızla değişirken, teknoloji, öze, bize, estetiğe dair birçok şeyi geçersiz kılıp anlamsız hale getirirken sanatla, edebiyatla var olabilmek daha da zorlaşıyor. Benim açımdan bu zorluğun üstesinden gelmek, heykeltraş ve yazar olarak, sanata ve edebiyata daha çok sarılmakla mümkün oluyor. Okuyarak, yazarak ve atölyemde malzemeyle bütünleşip bir eser ortaya koyarak “ben de varım, ben de buradayım” diyorum.
Heykellerim ve edebiyatım birbirlerinden beslenip güç alıyorlar. Uygunsuzlar isimli öykü kitabımdaki heykel görselleri böylesi bir etkileşime örnektir. Delilik temalı bu öyküleri yazarken, kahramanlardan etkilenerek yaratım süreci içine dahil ettiğim aynı adlı bir heykel serisi ortaya çıkmış oldu.
Bende iz bırakan, yaratım sürecime katkı sağlayan sayısız öyküden bahsetmek mümkün. Haldun Taner’in güldürürken düşündüren ince ve zarif mizahın doruklarındaki öyküleri benim için bütün zamanların öyküleridir, diyebilirim. Eski İstanbul yaşantısını ve nostaljiyi sevmemin bunda payı vardır.
Birbirinden güzel öykülerinin arasında dönüp dönüp okuduğum, okurken Haldun Taner’in zekasına hayranlık duyduğum öykülerinden hangi birini seçsem diğerlerine haksızlık olur. Bunu göze alarak yine de “Konçinalar” diyeceğim.
Firuzan’ın, olaylardan çok olayların insanlara açtığı yaralar üzerinde derinleştiği, bu yaralardan kaynaklı duygular üzerine uzun ve güçlü betimlemelerle dolu dramatik öyküleri yine tüm zamanların öyküleridir bence. Bunlar içinde de bir tercih yapacak olursam, “Parasız Yatılı” ve “Haraç” bende en fazla iz bırakanlardır.
Dünya edebiyatında da, Alman öykücülerini her zaman severek okumuşumdur. Özellikle, Herman Hesse’nin musikisi olan doğa betimlemeleri, çocukluk heyecanlarını anlattığı masalsı, biyografik öykülerinin tadı damağımdadır. Hepsi birbirinden güzel kitapları içinde “Gençlik Güzel Şey” isimli kitabının bende ayrı bir yeri vardır.
Dil ve anlatımı yer yer Herman Hesse’yi çağrıştıran, fakat konuları itibariyle farklılık gösteren Wolfgang Borhiert’i de sevdiğim öykücüler içinde anmadan geçemem.
Yoğun olarak savaşın yıkıcılığını ve çektiği ölümcül hastalığından doğan derin acıyı, gerçeklikle düş gücünü birleştirerek yazan Borhiert’in çocuksu masumiyeti öykülerini okunur kılıyor.
Beni en çok etkileyen öyküsünün ise “Ama Fareler Uyurlar Geceleyin” isimli öyküsü olduğunu söyleyebilirim.
Neşe Koçak:
Heykeltraş, seramik sanatçısı ve yazar. Lisans eğitimini, Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü (2006) ile Anadolu Üniversitesi Felsefe Bölümünde (2016) tamamladı. Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünde yüksek lisans yaptı (2009).
Yazarlığı ve heykel çalışmalarını birlikte yürüten Koçak, çok sayıda karma sergiye katıldı, 12 kişisel sergi açtı. Çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde öyküleri ve plastik sanatlar temalı gezi yazıları yayımlanan yazarın 2014’te Müzikli Semtler isimli biyografi kitabı, 2019’da “Uygunsuzlar” adını verdiği ilk öykü kitabı yayımlandı.
Sanatçı, heykel çalışmalarına kendi atölyesinde devam etmekte, plastik sanatlar eğitimi vermektedir.