Çok hızlı bir değişim içinde olduğunu fark etmede zorlanmadığımız çocuk edebiyatına dair naçizane küçük pencereler aralamak adına, çocuk gerçekliğindeki bu edebiyata gelin bir de yakından bakalım. Çok amaçlı ve katmanlı edebiyatın doğası gereği farklı işlevleri vardır. Bu alanda verilen eserlerin eğitici, öğretici rolü yanında estetik bir amaç gütmesi, hoşa giden, eğlendirici, yarar sağlamaya yönelik farklı unsurların bir araya gelmiş özgünlüğü içinde sunulması söz konusudur. Edebiyata dair her bir tanımlama aslında yeni bir çelişkiyi de beraberinde getirir.
Edebiyat ve sanatın alanına giren, yeni dünyaların kapılarını aralayan insan ve hayat gerçekliğidir. Ve bunu sınırlanamaz bir şekilde, herkese seslenebilen özelliğiyle sunar okurlara… Bilgiden ziyade bilgelik yanıyla duygu bağlamında bireye farklı ufuklar açar edebiyat. Malzemesi dil olan bu zihnî sanatın temel öğeleri biçim, içerik ve öz’le buluşmuş eserlerin müthiş uyumunda saklıdır. Geleneksel çocukluğun yerini alan çocuk modernleşmesi, sanayi toplumuyla birlikte eğitim ve aile kurumlarının sosyal ve kültürel etkinliğiyle gelişme göstermiştir.
Çocuk gerçekliğini çocuğa görelik anlayışıyla veren bu edebiyat, yetişkinliğe geçiş dönemi sürecinin bir parçasıdır. Lakin çocuk edebiyatının salt bir geçiş dönemi edebiyatı olarak kabul edilmesi yetersiz bir düşüncedir. Çünkü çocuk edebiyatını bir dönemle sınırlamak yanlış olur. Yetişkinlerin okuduğu kitapları çocukların da okuyabileceği anlamına gelen edebiyat her yaş okuru içindir. Burada edebiyatın gücü belirleyici etkendir. O nedenle salt bir geçiş dönemi edebiyatı olarak değerlendirmek doğru olmaz. Çocukların hayal gücüne uygun, algı ve ilgisine yaklaşabilen bu sanatla, okuma kültürünü geliştirme, estetik haz ve duyarlı çocuk bakışı hedeflenir.
Kolay, önemsiz iş anlamına gelen “çocuk işi” deyimi ya da “çocuk oyuncağı” ifadeleri bu edebiyata karşı tutumun geçmişten bu yana küçümseyici yaklaşımına maruz kalmış yanlış bir anlayışın sonucudur. Zengin anlam dünyasıyla çocuk bilincini geliştiren sanatçıların bu uğurdaki bilinçli çabalarıyla verdikleri eserler, dilin titizlikle verildiği yalın örnekler samimiyeti ve safiyeti elden bırakmayan bir anlayışla yazılan çalışmaların ürünüdür. Klişe bir ifade gibi düşünülse de içindeki çocukta saklıdır yazarın heyecanı ve coşkusu. İçindeki çocuğun varlığı enerji ve duyarlılığı artırarak üretimine katkıda bulunur. Çocuk dünyasına açılma, çocuklara yazma yolculuğuna çıkma isteği içindeki çocuğu yaşayabilmekten geçer.
Çocuğun içsel dünyasını anlayan bir edebiyat, çocukluğun kendine özgülüğünü kavramış da bir edebiyattır. Çocukluğun dili, çocuk doğasına, yapısına uygun şekilde gelişim göstererek yeni boyutlara ulaşır. Şimdilerde çocuğu küçümsemeyen çocuğa görelik ilkesiyle çocuk gerçekliğini yakalayan, çocuk bakışını yansıtan kendine has bir edebiyatla hem de göründüğü kadar da kolay olmayan özgün bir edebiyatla karşı karşıyayız. Basitlik değil yalınlık ilkesi baz alınarak dilde, düşüncede, davranış ve duyarlılıkta çocuğa eğilen bir sanat gerçekliği söz konusudur artık. Çocuk bilincinin gelişmesi, özne çocuk algısını yaratmış konuda, içerikte ve biçemde çocuğa uygun bir edebiyat kavramını ortaya koymuştur. Büyük ustalık gerektiren bu edebiyat nitelikli eserler ortaya konularak sadece çocukların değil yetişkinlerin de gönlünde yer edinebilmelidir. Düşünen, sorgulayan, okuduğunu anlayan bireylerin yetişmesinde ve edebiyat okurunu belirlemede çocuk edebiyatının rolü büyüktür. Etki alanı oldukça geniş olan bu çocukluk çağı edebiyatının okumanın bir ihtiyaç olduğunu hissettirerek okuma kültürüne sanat ve estetik duyarlılıkla katkıda bulunması amaç ve işlevini yerine getirmesinin bir göstergesidir.
Çocuk ve çocukluk kavramlarının dünden bugüne ne çok tartışıldığını, toplumdan topluma nasıl farklılıklar gösterdiğini ve değişik çerçevede bir çocuk bakışı geliştiğini düşündüğümüzde çocuğun edilgen olması dolayıyla etken olmaması, çocuğun kendi gerçekliğinin dışında görülmesi bu alanda yapılacak çalışmaların sınırlı kaldığını hatta çocukluğun edebiyatını hem doğu hem batı kültürlerinde yok sayan bir anlayışın oluştuğunu fark etmede gecikmeyiz. 18.Yüzyıla hatta ikinci yarısına kadar Batı’da çocuklar yetersiz yetişkinler olarak görülmüş bu durum hem ortaçağ yazarlarının ilgisini çekmemiş hem de yazılı bir çocuk kültürünün oluşmasını engellemiştir. Toplumsallaşmayla birlikte çocukluk tarihi değer kazanmış ve yepyeni bir dönemin sözlü ve yazılı edebiyat örnekleri verilmeye başlanmıştır. Çocuklar için yazılmayan çocuk klasiklerinden Robinson Crusoe, Balonla Seyahat, Aya Yolculuk, Denizler Altında 20 Bin Fersah gibi kitaplar ya da kahramanı çocuk olan Polyanna, Küçük Prens, Küçük Lord, Pinokyo, Heidi, Çocuk Kalbi, Küçük Hafiyeler ve Nils Helgerson’un Serüvenleri gibi kitaplar ve öznesi çocuk olan Uzun Çoraplı Kız: Pippi, Momo, Bitmeyecek Öykü gibi kitaplar önceliği edebiyat olan çocuk edebiyatının ilk örneklerindendir. Şimdilerde çocuğu anlama, tanıma çabasıyla oluşmuş özneleşme eğilimleriyle kendini yenileme, geliştirme bilincine ulaşmış bir edebiyat olgusuyla karşı karşıyayız. Çocuklarımızın gerçek yaşam içindeki rollerinin nesne olarak algılanması edebiyata yansımasını geciktirse de yüzü geleceğe dönük çocuklarla yeni dünyalara açılmak olan bu yenilikçi edebiyatın amacı işaret parmağı havada olmayan, yol göstermekten ziyade yolun iniş ve çıkışlarını sezdiren, çocuğu çocuk sanmayan, yalan söylemeyen, görsel ve estetik boyutta haz duygusunu yaşatan bir oyun alanı yaratmak olmalıdır. Çocuk öznenin edebiyatını kavrayan yazarların çoğalması dileğiyle…