Pandemi süreci tüm alışkanlıkların yeniden biçimlenmesine yol açtı. Özellikle evde zaman geçirme zorunluluğu bugüne dek zaman sorunu dolayısıyla gerçekleştirilemeyen tüm etkinliklerin aradan çıkarılma arzusunu da tetiklemiş oldu.
Göksu N. Çakır’ın Aksisanat portal için şair ve yazarlardan istediği film ve kitap önerileri, herkes açısından ortak bellek oluşturmak gibi bir işlevi yerine getiriyor. Ancak bu önerilerin sorumluluğu da insanı düşündürmüyor değil.
Kitabın kişide bıraktığı etkiyi açıklamadan önermenin bazı hayal kırıklıklarının önünü açması da kaçınılmaz. Ben de önerilen filmlerin bazılarını izlerken bu duyguyu yaşıyorum. Bu yüzden öneri yaparken kısaca gerekçelerini de sıralamak sanıyorum en doğrusu olacak.
Kitap önerileri:
- Mine Söğüt- Beş Sevim Apartmanı: İki zihin arasındaki mesafenin yaşamın tüm koşullarını nasıl etkilediğini aslında herkes bir şekilde öğrenmek zorunda kalıyor. Ama bunun zaman içerisinde kaybolan etkisine de engel olmak mümkün değil. Bu konuda ortaya çıkan zihin tembelliğini ortadan kaldırıp kişiyi sarsabilecek etkiye sahip bir kitap Beş Sevim Apartmanı. Tam olarak ne olduğundan bir türlü emin olunamayan olayları ve tanıdık kavramları inceleyeceğiz. Aslında birbiriyle benzer şeyler yaşayıp farklı isimler koyarak farklı inanışlarla yorumlayan insanların yaşamlarının kesişim noktaları bizi sarsacak. Gıyabınızda yaşanan dünyayı merak etmediyseniz bundan sonra düşünceleriniz değişebilir.
- Pablo Neruda – Yaşadığımı İtiraf Ediyorum: Belki de şiirin boş bir sayfaya karalanmış birkaç sözcükle ilgisi olmadığını anlatabilecek en önemli kitaplardan biri. Bir şairin yaşamı şiire ait olmayı başarabilince nasıl sonuçlar ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz. Ama bunu başaramayan şairin büyük oyunun piyonlarından biri olmaktan kaçınamayacağını etkili bir dille anlatıyor Yaşadığımı İtiraf Ediyorum… Bu bir şair olma kılavuzu değil kuşkusuz. Sadece bir şairin yaşamından aktardıklarını öğrenme şansımız olacak. Bir de şair olmanın poz kesmekle, racon işletmekle, köşeleri tutmakla, işine yarar ümidiyle çevre oluşturmakla ilgili bir durum olmadığını öğrenip başka şeylere odaklanmak isteyenlerin okumasında yarar var. Diğeri keyifli bir roman gibi de okuyabilir.
- Jose Saramago – Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş: Saramago kitaplarının varlığı en çok romancılar için zor olsa gerek. Bu dünyadan Nâzım’ın geçtiğini bilip şiir yazmak konusunda ısrar etmek gibi… Garip bir ruh hali… Kitap da rüya gibi bir fikirden yola çıkıp aslında iyi gibi görünen bir fikrin günün sonunda ne kadar berbat bir tasarıya dönüşebileceğini ortaya koyuyor. Yine de bu kitabı okumayı gerekli kılan konu bu değil. Bu kitabı okuduğunuzda günlük yaşam kalıplarının ve sistemin içine gömülü yaşamanın aslında ölümden çok da farklı olmadığını anlamak zorunda kalabilirsiniz. Umarım kalırsınız.
- Julian Barnes – Dünya Tarihi: Yüzeysel ve standart bilgiye odaklanmış düşüncelerden uzak, geleneksel düşünceye muhalefet eden alternatif bir insanlık tarihi vaat eden bu kitap olaylara bakışınızı değiştirebilir. Kavramsal açıdan din meselesine ve bu eksende türeyen efsanelere farklı bir yorum getirmeye odaklanan bu roman bildiklerimizi bize yeniden sunmak yerine anlamanın önemini öne çıkarıyor.
- Jean Paul Sarte – Duvar: Beş öyküden oluşan Duvar hakkında internet ortamından okuyacağınız bilgiler de kitabı okumanızı teşvik edecektir. Varlık sorunsalının psikososyal dinamiklerle kurduğu ilişkide eksiklikler sezebilirsiniz. Belki de bu bir deformasyondur ve sizde bunun birim unsurlarından birine dönüştürülmüşsünüzdür. Bunu sorgulamak iyi gelebilir.
Film Önerileri:
- Hayat Güzeldir – Roberto Benigni: Bir filmden fazlası gibi bir kalıbı gözü kapalı kullanabileceğiniz filmlerden biridir “Hayat Güzeldir”. Çünkü hayatın çirkin yanlarını anlatarak yaşamı sevdiren bir başyapıttır. Bu filmi izlerken yaşamınızda yılgınlığa düştüğünüz her saniyeden utanabilirsiniz. Yaşamını tümüyle çocuklarına adamış ebeveynlerin dahi her şeyi yeniden öğrenmek durumunda hissedecekleri bu filmi bir defa izlemiş olmak tüm detayları algılamak için yeterli gelmeyebilir.
- Esaretin Bedeli – Frank Darabont: Amerikan sinemasının seyirciyi sempatizana dönüştürme eğilimini projeyi sanat eseri olmaktan çıkarabiliyor. Ancak Esaretin Bedeli sinematografik hipnozun dışında replik tekniğinin edebiyatla ilişkisini yeniden inşa ediyor.
- Sobibor’dan Kaçış – Jack Gold: Nazi zulmünü anlatan onlarca filmin yarattığı etkiyi Sobibor’dan Kaçıştan da bekleyebiliriz. Ancak bu film size faşizme karşı neden savaşılması gerektiğini yeniden hatırlatacak.
- Mustafa Hakkında Her Şey – Çağan Irmak: Çağan Irmak sinemasının başlangıç yılları varoluş sorununu temel bir yargı alanı gibi kullandığı süreçleri içeriyor. Kişinin zihinsel gelişim sürecini onarma gereksinimi bu filmle kendini gösterebiliyor. Önem ve öncelik sıralamasını temize çekmek bazen dünyaya da iyi gelebilir.
- Gemide – Serdar Akar: Yeşilçam sineması dediğimiz ekolün resmi olarak sona erişini bun film simgelemiyor olabilir. Ama yeni sinema kültürünün ilk tuğlasıdır ‘Gemide’. İzleyiciyle ayrı dünyaları çağrıştıran kültürel yanılsamanın bitişiyle, günlük dilimizi sinemanın bir parçası olarak görünce sinemanın nesnel gerçekliğe bakışı da değişmiş oldu. “Mutlu son” ya da “filmin sonunda kahraman mutlaka ölür” gibi klişeler yerini sokakların rutin akışına bırakınca, sinema yeni izleyici kitlesini oluşturmaya başladı. Tüm bunların önünü açan filmlerden biridir Gemide.
Sinema ve edebiyat, kişiye farkında olmadan yarattığı benliğin işlevsel boyutlarını denetleme şansı verebilir. Belki bunu yapabilecek olanlar benim önerilerim değildir. Bu yüzden tüm önerileri dikkatle incelemek farklı bir birikim oluşturmak anlamına gelecektir.