Hayatın çekirdeği de dünyanın özü de insanmış. İçinde olduğumuz günlerde bunu daha iyi anladım. Dışarıda gürül gürül akan bir dünya kalmadı desem abartmış olmam herhalde. Baharı ve yazı sadece takvimden takip edeceğim endişesini taşırken umudu ıskalamak üzere olduğumu fark ettim. Parkları özledik, deniz kenarını, şehrin kalabalığını, okul bahçelerinin telaşını… “Özlemek ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk” diyen şair, “ Özgürlüğün geldiği gün/ O gün ölmek yasak” da dememiş miydi? İçimdeki umut aynasını parlatmak gayesiyle bir hamle daha yapmak istedim. Pandora’nın kutusundaki son canlı olan kelebek geldi gözlerimin önüne. Dünyaya yayılan onca kötülüğü dengeleyen o umut kelebeği. Sakın bu virüsle, o umut kelebeğini bir tuttuğumu düşünmeyin. Olsa olsa “bi şey yapmalı” adlı işaret fişeği olabilir.
Evde olduğumuz bu sürede ruhumuzda ayıklamamız gereken ne varsa ayıklamalıyız. Doğa kendini yenilerken insan durur mu hiç? “Tadilat halindeyiz” tabelasını asıp yenilenmekten başka çaremiz yok diye düşünüyorum. Eşzamanlı haller yaşayan insanlık; sistemlerini, uygulamalarını, dayatmalarını sorguluyor bu sıra dışı günlerde. Tüm dillerde ortak öznenin virüs olduğu sıralı cümleler kuruluyor. Herkesi tuhaf bir şekilde birleştiren bu virüs, “ Bir araya gelmeden de birbirinizi kurtarabilirsiniz ey insanlar” narasıyla dolaşıyor ortalarda. Tarkovski, “Solaris” te “İnsana insan gerek” derken çağrışımı bu kadar geniş tuttuğunu düşünmüş müydü bilemiyorum.
Kaygı, insan coğrafyasında en çabuk yayılan duygulardan biridir. Kontrol altına alınmadığında ise telafisi zor sonuçlar doğurur. Büyük bir trajediyi barındıran bu salgın alışkanlıklarımızı ve rutinlerimizi de vurdu. Her şeye anlam yükleme gibi bir huyum var. Acaba diyorum bu sayede kendine dönen insan, dünyaya yapıp ettiklerini görür mü? Ya da yaşamak denen şeyin sadece koşuşturmadan ibaret olmadığının ayrımına varır mı? Yavaşlar mı biraz daha? Yavaşlayıp daha güzel bir dünyayı hayal eder mi? Vaka sayılarının gösterildiği grafikler şöyle dursun belki de bilincimize, şimdi şimdi farkına vardığımız ortak duyarlılıklarımızın grafiğini çizeriz.
Hayatımız ne zaman normale dönecek bilmiyorum ama artık miladımızın, Koronavirüs’ün ortaya çıkışı olacağına eminim. Dünyaya verdiği rahatsızlık için özür dileyip kalbinde ve ruhunda onarım, üretim işlerine başlayan insana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. İnanmanın güçlü olduğu bilinir öyle ki taşı bile Tanrı’ya dönüştürmüştür zamanında. İnsanoğlu bu girdaptan kurtulmasını bilir yeter ki bir insanın anlamının, başka bir insanın varlığına bağlı olduğuna inansın.
Gözlerimi kapatıyorum. Fonda “Masum Değiliz” şarkısı kulağıma fısıldıyor: Yavaşla ve hayal et. Yavaşla ve hayal et.