Hâlâ vakit var hemen aynalarının karşısına geçip onunla yüzleşmeliler. Yeni ayırdına vardığımız hiçbir şey aslında “yeni” değildi. Bilinçdışında olanın bilince yani gün yüzüne çıkması gerekiyordu hepsi bu. Şimdi aynanızın karşısına geçip virüsü gören gözlerinizle yüzleşin. İnsanın içini, duygularını temizlemesi öyle ıslak mendille, dezenfektanla olacak iş değil. Kimselerin hücrelerinde istemediği bir virüs mü başarabilecek?
Corona virüsü, adından öyle çok söz ettiriyor ki insanlar ona saygı duymaya başlayacak diye korkuyorum. Virüs bey şöyle buyurmaz mısınız, biraz mesafeli, evet, bizi seversiniz umarım. Ülkeler bile görünmez bir düşmanla çarpıştıklarını dile getiriyorlar. Ortalığı kasıp kavuruyor adeta. İnsanların paniğinden, korkularından asla memnun değilim. Kendim de pay alıyorum bu duygulardan. Eve kapandım. Ancak uzun zamandır ayırdına varamadığım güzelliklere, düşünmeye, sakin kalmaya çalışmaya, hissetmeye ve durmaya ne kadar ihtiyacım olduğunu gördüm. Sanki bu virüs biz insanların bilinçdışından çıkmış da yine bizleri hedef alıyor gibi hepimizi kendi içimize, unuttuklarımıza, fark edemediklerimize yönelmeye zorladı. İnsanlık olarak hangi arketipleri taşıyoruz? Zulmü, ekonomik eşitsizlikleri, ölümleri, savaşları, neyi? Sadece bir sağlık mücadelesi değil verdiğimiz, bir psikolojik savaş. Hatta bunlardan da öte, yaşama içgüdüsü ve bizlerle beraber aynı süreci yaşayan diğerlerinin çığlıkları. Evet, diğerleri. Fark etmek için geç değil. O sağlıklı günlerde hiç düşünmediğimiz insanlar, başka ülkeler, başka diller, başka üzüntüler, başka yürekler, başka düşünceler. Nasıl birleştik bir felaket karşısında? İnsan şaşıyor. Birisi “tarihe tanıklık etmekten bıktım artık” derken birileri son nefesini veriyor. Sen yaşamak istiyorken, en az senin kadar birileri de yaşamak istiyor ve en az senin kadar bunu hak ediyor. Bu gibi felaket durumlarında bilinçdışı aktif hale gelir, ortaya kirli çamaşırlarınız çıkmaya başlayabilir. Çevrenizdekiler sizi tanıyamayabilir, değiştiğinizi söyleyebilirler ya da siz onlarda bu özellikleri görebilirsiniz. Virüs tıpkı bizim ortak bilinçdışımız gibi hareket ediyor. Tarih boyunca neler yapıldıysa onları bir bir ortaya çıkarıyor ki tarih boyunca yapılanlar her an her saniye tekrar oynatılıyor dünyada. Her birimiz izliyorken bir reklam giriyor ve bize ne izlediğimizi fark ettiriyor. İnsan toplumunu kimlerin yönettiğini, tıp sistemini, sağlık kurumlarını, sağlıklı haber almayı, bilimin işlevini, inanç sistemlerini, devlerin kendi arasındaki çekişmelerini, güç odaklarını, emeğin değersizleştirildiğini sanki ilk defa anlıyormuş gibi şaşkınlık içerisinden kalıyoruz. Başka bir gezegene taşınmadık hâlbuki işler her zaman bu kadar kötü ve karışıktı. İnsan olarak her birimizin ortak olarak yaptığı seçimlerin cezasını çekiyoruz şu günlerde. Umarım uzun sürmez çünkü bilinçdışı dışarı vurdukça denizin içindeki ölüler, plastik şişeler, çöpler, fotoğraflar, acılar da ortaya çıkar. Bilinçdışı insanın en zayıf olan noktasıdır. En zayıf yerimizden patlayan ruhsal sorunlarla başa çıkmak için uğraşır sonra modern tıp. Bize ilaç yazar, bizi hasta etmemeye çalışır. Bizi öldürmez ama sıtmasını gezdirir kanımızda. Covid-19’sa insanın daha önce fark etmediği, bilemediği hastalıklarını ortaya çıkararak çökertiyor insanlığı. Tıpkı bilinçdışının ruhsal açıdan bizim en zayıf yanımızdan tutup da ruhsal sorunlarımızı ortaya dökmesi gibi. Virüsü yeneceğimizden kuşkum yok, umutluyum. Bu süreçleri bir daha yaşamayı asla istemiyorum. Korkmak bazen iyidir yaşamda kalmayı sağlar ama panik bizi bilinçdışının, virüsün eline bırakır. Evimizde sakin kalarak ve anlamaya çalışarak onları ve daha nicelerini yenebiliriz. İnsanlık düştüğü yerden tekrar kalkar ama canının acıdığını unutmasın yeter. Doya doya yaşamak ve anlamak için zamanımız çok. Umudumuz tıpkı bu hastalığın tedavisi gibi. Kan içmek yok artık. Başkasının kanıyla güçlenmek var. Ba