Birinci önerim şiir. Erkut Tokman’ın Lupoc’u.”L-u-p-o-c orada mısın?” diye başlıyor Erkut Tokman’ın Lupoc kitabı. Lupoc, bütün uygarlıkların yarasını görmüş bir potansiyel varlık olarak “Buradayım…” diyor, kitabın sonunda. Hiçbir dilde bir anlamı olmayan Lupoc’un kim ya da ne olduğunu öğrenmek için Erkut Tokman’ın Ve Yayınevi kitapları arasından çıkan şiir kitabı Lupoc’unu okuyun.
İkinci önerime tür olarak günlük diyebilirim. W. Bahadır Bayrıl’ın “ANLAT KALBİM” adlı bypass günlüğü.Bypass deneyimini “Mühür Kitaplığı” arasından çıkan “ANLAT KALBİM” adındaki kitabında yazan şair W.B.Bayrıl şöyle diyor kitabının 108. sayfasında: “Şimdi Nâzım’ın o ünlü dizesine atıf yapmanın tam zamanı sanki: “yeter ki kararmasın sol mememin altındaki cevahir…” Fakat o cevahirin üstündeki içten kesik yaraları da iyileşmiyormuş meğer be usta!Kesin bilgi. Yayalım.”
Üçüncü önerim yine şiir. Enver Topaloğlu’nun Mühür Kitaplığı’ndan çıkacak olan “Gidene Kadar” adlı şiir kitabı. Şanslıyım çünkü usta şair Enver Topaloğlu’nun “Gidene Kadar”ını okurundan önce okudum. Edip Cansever’in bir dörtlüğünün hissedilen bir etkisi var Gidene Kadar’ın. Elimdeki şiir kitabıysa, önce şiirin hangi oluktan aktığına, yani kitabın ilk dizelerine sonrasında da kitabın nasıl nihayetlendiğine bakarım. Son dizelerine…Kent şairi Enver Topaloğlu’nun Gidene Kadar’ı şöyle nihayetleniyor:
elli beş yıldır dünyadayım
beni ilk görenden öte gidemedim
o kadar oldu mu
bakarken
aklıma gelmez hiç
denizin ne kadar zamandır burada olduğu
içe içe konuştuk
konuşmasa mıydık
soluk renklerimiz nefes aldı
aralık denizlerimiz yatıştı
göğümüz genişledi
bunun bir adı var mı
artık var
gidene kadar
(İstanbul, İzmir 2015-2018)