Ters Kule, Portekiz’in Sintra bölgesinde yer alan 27 metre derinliğinde bir kuyudur. Aslında bir nevi ters kuledir. Ters Kule’de bulunan sarmal merdiven hermetik geleneğe özgü olan ölüm/ yeniden doğuşu temel alarak yapılmış. Kulede yukarıdan aşağıya doğru iniliyor. 139 basamak bulunmakla birlikte sarmal merdivende 9 adet platform varlığını korurken çeşitli kaynaklara göre cennetin ve cehennemin dokuz katı böylece temsil edildiği rivayet edilir.
Ters Kule, 21 yaşındayken müebbet hapis alan ve geçtiğimiz sene yaşamını yitiren yazar Murat Saat’in yayımlanan ikinci öykü kitabının adıdır aynı zamanda. Dedalus’tan çıkan kitap Kırmızı ve Mavi Defter olarak ikiye bölüme ayrılır. Sanki, Daha, Demincek, Yoktum başlıklarının altında öyküler toplanmıştır. Ana başlıklar kitabın son cümlesi olarak da çıkar karşımıza.
Bir sarmal döngü gibi içsel bir yolculuğa ilerleyen öyküleriyle toprağın derinliklerini veya ışığın büyüsünü keşfetmek için derini daha da en derini işaret ediyor Murat Saat. Bu gösterme biçimini mantıksal olarak değil tam tersi zihinsel/ sezgisel şekilde yapıyor. İnsanın içine, ruhunun benliklerine dönüyor. Kuleyi, kuyuyu, hatta kuyunun dibini gösteriyor. Kimi zaman derinliklere inen kimi zaman da ışığı görmek isteyen insan zihni, yukarı baktığında ışıklar içinde aşağı baktığında ise diptedir. Öykülerinde zaman, kule ve kuyu imgeleri ömrünün yarısını geçirdiği hücre gerçekliğinden dolayı oldukça hissedilmektedir.
Hapishane hücresinde (kuyusunda) geçirdiği yılların etkisiyle dönüp dönüp yine kendisine bakar ve yüzünü/bireyselliğini zaman ile sorgular. Bitmek bilmeyen zamana ettiği tanıklık azalan/çoğalan biçimde hücrelerine kadar dağılır. Geçirdiği zamanı yok sayar ve boşluğun içerisindeki sonsuzluğa inanır. Ütopik anlamda zaman kavramı ona göre hiçlik duygusunu oluşturur. Bu duyguyla renkleri, yüzünü ve nesneleri zamanın içerisine dağıtır, eritir.
“ Küçük kubbemde gördüğümü hayal ettiğim bu renklerin bana geçmiş denilebileceğini tasavvur ettiğim bir uzak gezintiden mi ulaştığını, yoksa her yüzeyi emerek bütün parlaklıkları, renkleri, ışık – gölge oyunların yasaklayan bu anlamsız sonsuzluktan kaçmaya çalışan varlığımıza sinmiş, zaman ötesi bir benlikten mi sızdığını nasıl anlayabilirim? Onları ortaya çıkaran ışığı göremesem de renklere inanıyorum. Yüzümü hiç görmedim. Bu anlamsız biliyorum. Kim yüzünü görebilir ki? Yine bu bana gösterecek parlaklıkta bir rengin olduğunu ya da yüzümden başka bir şeklin veya hayalin barınamayacağı kadar saf bir boşluğun varlığına inanıyorum.”
Mekana yani hücresine aitliğinin tersine sınırları ortadan kaldırır. Ters Kule’ de şehirde zamanı, zamanın içerisinde şehri arar. Zaman geçirdiği hücresini (kuyusunu) altüst etmek istercesine, aşağı doğru gezilmesi yasak Ters Kule’nin kuralını yıkar, aşağı doğru yol alır.
“İnişim uzadıkça ilk defa söylediklerine inanasım geliyordu (…) parmaklıklı kapının kilidi çıt diye yerine oturdu. Döndük. Telaşlı koştum kapıya. Feneri ağzıma alıp iki kolumla asıldım. Kilitlenmişti. Korkma, dedi, birazdan biz yukarıda olacağız, her şey aşağıda.”
Ters Kule, ahşap zemine saplı olan bir çividir. “ Şehri de zamana tutturan bir çivi olmalı. ” Aynı isimli öyküde anlatıcının metroda karşılaştığı genç kadın, “ Ters kuleyi arıyorsun galiba, dedi. Kafamı biraz geriye çekip döndüm, ona baktım. Elleri dizlerinin üstünde sımsıkı bir kırmızı defter tutuyordu. Şehri zamana tutturan çiviye ters kule denir. Bakışları tuttuğu defterde benim göremediğim bir noktaya sabitlenmişti. Şehrin tam göbeğindedir ve onu çevirirsen şehrin altını üstüne, üstü altına gelir. “ İlk cümlede gördüğünü söylediği saplı çiviye aklı takılır ve bu çiviyle kendisini zamandan ayırır.
Gitmeyi, gitmekle kalmak arasındaki o ince çizgide durmayı, gidecek gücü kendinde hem bulmayı hem de kıpırdamadan öylece zamanın ardında kalmayı arzular. Bu durumu bile zıt haliyle gösterir bize Murat Saat.
“ Kimsenin bir yere gitmek istediğini de sanmıyorum. Sorun da bu zaten. Biz ısrarla burada kalmanın peşindeyiz.”
Ters Kule diğer kulelerin tersine gökyüzüne değil yerin altına doğru uzanıyor. Yazarı hapiste, hücresinde (kuyusunda) yani sonsuz boşluğunda Tıpkı Murat Saat’in ömrünün 23 yılını geçirdiği hapishane hücresi gibi.
“ Kayıyorduk. Duvarlara tutunarak indik. Kapıda durdu. Kafasını çıkardı, dışarı baktı, kapattı, nasıl açacağını biliyorsun dedim. Fenerleri aşağı doğrulttuk. İşte, ters kule başlıyor, dedi. Ağzımda madeni bir tat vardı. Yutkunmaya korkuyordum. O ne yaptığını gayet iyi biliyor görünüyordu. Ara sıra ağzından bir kelime çıkıyor, kulaklarıma varmadan ağır, küflü boşlukta sönüyordu.”
Hücresinde (kuyusunda) yazdığı kitaplarla baskılanmış, karanlık ve kötü düşünceleri yıkan bir yazarın edebiyatı hakkında konuşmak elbette zor. Özgeçmişiyle ve yazdığı kitaplarla tanımaya çabalıyorsun. Bize bıraktığıysa süzgeçten nelerin geçip hangi tortuların su yüzeyinde kaldığıdır. Artıklardır. Bu artıklarla kimin içeride, kimin dışarıda, kimin daha özgür ve tutsak olduğu tartışılır.
Ters Kule, zamana tanıklık eden ve yangın yerine dönmüş dünyayı kuyusundan okumak isteyenler için bir hazinedir.
Dipnot: Uçsuz Edebiyat ve Eleştiri Dergisi, Sayı:5’de yayımlanmıştır.
KÜNYE
Murat Saat
Ters Kule
Dedalus Yayınevi, 2018