Biliyor musun seni en çok kaleydeskopa benzetiyorum. Her bakışta hüznün çeşitlendiği bir hüzün kaleydeskopu. Bunu nerden mi çıkarıyorum? Tabi ki şiirlerinden.”Bir şairi okumak onun şiirlerini okumaktır “ diyor Raşit Çavaş senin için.
Sana (şiirlerine) her bakışımda çağdaş bir ağıt görüyorum. En çok da edilgen kadınlara ağıt…Bu ağıt başka, içinde bir başkaldırı hep bir umut…
Evde, okulda, her yerde seni düşünüyorum bu aralar .Çocuğunu bakıcıya bırakıp giden komşumu görünce dilime pelesenk oluyor “Annesi Çalışan Çocuğun Ağıdı”.
“attım. boyalar ne işe yarayabilir
yalnızlık için karadan başka
hangi rengi kullanabilirim
kuru masa, donuk tavan, somurtuk halı
solgun durmalı resimlerim”
Seni tanıyor mu diye soracak oluyorum. Susuyorum.
Yaşadığım yere mevsimlik kadın işçiler gelir. Sabahın erken saatlerinde başlar toprakla mücadeleleri. Ben okula gitmek için çıktığımda, kamyonetin arkasına doluşmuş onlarca kadına değer gözlerim. Bazen onlara bakıp içimden “Sizin için yazdı, nasıl bilmezsiniz Gülten Abla’yı.” derim.
Kimi zaman kuaförde sıra beklerken saçlarını yaptıran kadınlara dalgın dalgın bakarım.“Siz tanıyorsunuz değil mi, sizi de yazdı.” derim gözlerimle.
Biliyorum aslında sen şiirindeki dille yaşamı da değiştirebileceğine inandın. Kadınlığı ürkeklikten, ezilmişlikten arındırmaya çalıştın. Aklıma Füruğ geliyor, sana bunları yazarken. Kalbinin ibresini toplumun sancılarına ve kadına çeviren bir deli kız.
Gülten Abla! Huzur bulduğum kadın. “Siz olmadan şiir yazan ellerim yok” diyorsun. Şimdi bunu bu toplum, bu kalabalıklar bilmesin mi? Kesmesin mi saçlarını saçlarından tutsak olanlar?
Biliyor musun seni en çok öğrencilerime anlatırken heyecanlanıyorum. Ders kitabımızdaki şiirini okuyup üzerine kafa yoruyoruz çocuklarla. “evleri yüksek kurdular/cama betona boğdular” en çok bu kısmını seviyorlar. Seni bilerek büyüsünler istiyorum.
Simone de Beauvoir“Kadın doğmuyoruz, kadın oluyoruz” diyor. Toplumun bize biçtiği roller doğrultusunda büyüyoruz. Senin derdin kadın ve erkek insanca yaşamak anlayabiliyorum. Aklımda şu dizelerin:
“bizim erkeklerimiz
dört mevsim bahar gibidir
sevişirken yeniden doğar gibidir
alt alta savaşa girer gibidir
güzel olur çocuklarımız”
Öğrencilerime istedikleri birine mektup yazmalarını söylerim zaman zaman. Adına mektup denir mi bilmiyorum ama kendimi sana yazarken buldum işte. Yaşadığım toplumda insan olmanın acısını hissettiğim için belki de. İzini sende sürüyorum iyinin, güzelin.
“Bir şair kendini ne zaman ve nasıl doğurur?” ya da ”Önceki şiirin sonrakiler üzerinde hiç hakkı yok mudur?” gibi soruları sormak isterdim sana. Tabi bunları karşılıklı konuşmak Ege’de bir kasabada. Üzerinde yazlık elbise, başında o fotoğrafındaki gibi fötr bir şapka…
Cemal Süreya Turgut Uyar’ın şiiri için“Onun şiiri gövdedir, kımıldadıkça yeni gövdeler hazırlar, çoğaltır.” diyor. Ben senin için aynı şeyi düşünüyorum. Senin şiirin, senden oluşan bir gövde. Kıpırdadıkça çatırdayan sesin ötelerden bugüne geliyor ve yeni şiirsel çocuklarını doğuruyor.
“Bende bir Gülten kaldı/ hangi bağa diksem yabancı” diyorsun ya bence sen can suyusun ektiğin her tohumun. Her yanından beton kistler çıkaran kentlerin sancısını, kendini zehirleyen akrep misali zamanı seninle temize çekiyorum.
“Şiir yazmak geyik avlamaksa eğer, öldükten sonra avlanmalı geyikler. Yani yaşananlar soğuduktan sonra yazılmalı. Hayatı yok etmedikçe şiiri var edemezsiniz. Yaşamdaki o canlılığı, kımıldayan şeyi yok edeceksiniz, öbür alanda var etmek için.
Genç bir kadınken herkes sizin gizlerinizi merak eder. Bu yüzden bugüne kadar gizlerimi hep sakladım, bunu savundum. Zaten giziniz olmazsa yazamazsınız.” demiş sonra da eklemişsin, “Ama şimdi ipuçları vermeyi yeğliyorum. Çünkü geyikler çoktan öldü.”
Bu ifadenin beni çok etkilediğini itiraf etmeliyim. İnce şeyleri anlamak böyle bir şey olsa gerek. Zihnime bıraktığın gizlerine uluyorum gizlerimi.
Gülten Abla “İnsan sorumluluktur.” diyorsun. Bir görev verir gibisin biliyorum. Sanırım bu yüzden “kış kalplere kısıldı/ ey dünya yırtıldığın yere iliştirdim etimi” dedim bir şiirimde.
“Ölene kadar şair olmayı başardı” diyordu Murathan Mungan senin için. Bence sonsuza dek öyle kalacaksın. Günbegün, senebesene küçülen dünyada insanlık adına ters giden ne varsa direnmeyi senin sözcüklere gerçek dokunuşunla öğrendim.
Her şey için çok teşekkür ederim.
Esra SAĞLIK
Dipnot: Şehir dergisi 121.sayında yayımlanmıştır.