‘Nasrettin Hoca Aramızda’ kitabı sizin yazarlık serüveninizde bundan sonraki süreçler için hangi planın sebebi haline gelmiştir. Bu sorunun değinmek istediği mesele şu… Bu kitap, yazarlık serüveni açısından hayatınızda neleri değiştirecek?
Öncelikle ‘Nasrettin Hoca Aramızda’ başlıklı kitap fikrinin nasıl doğduğuna değinmek istiyorum. Yaklaşık üç yıl önce, konuları günümüzde geçen birkaç Nasrettin Hoca fıkrası yazdım. Fıkralar dergilerde yayımlandıktan sonra olumlu tepkiler aldı.Doğal olarak kitap düşüncesi doğdu. Yazmaya devam ettim. Yazdığım fıkraların, Nasrettin Hoca fıkraları tadında ve renginde olması gerekiyordu. Bu nedenle, Nasrettin Hoca fıkralarını inceledim. Kitabı tamamlama süreci ise, bir yılı aştı. Bu süre içerisinde, mizah öyküleri ve diğer mizah yazılarımı (mizah haber, mizah köşe yazısı, aforizma) yazmayı ihmal etmedim. Bilindiği gibi bu kitaptan önce, iki mizah öyküleri ve bir mizah denemeleri olmak üzere üç mizah kitabım bulunmaktadır.
Sorunuza gelince… Bu kitabın benim için özel bir tarafı yok. Sadece mizah kitaplarımdan biri… Türü fıkra olduğu için dikkat çekmiş olabilir. Bir mizah yazarı, değişik türlerde yazabilmeli. Yazarlık serüveni açısından hayatımda bir şeyin değişeceğini düşünmüyorum. Diğer kitaplarımdaki mizah anlayışım neyse, bu kitapta da o var. Tabii burada, mizah anlayışıma da açıklık getirmem gerekiyor. “Mizah deyince ne anlıyorum?”Komik olan her şey mizah değildir. Mizah güldürürken düşündürme sanatıdır. Güldürecek ve düşündürecek. Ancak bu yetmez, mizah aynı zamanda düşünme biçimi sağlamalı. Yani, yaşadığımız hayatı sorgulatmalıdır. Çok kimse bunu bilmediği için mizah kelimesini her yerde kullanıyor.
Bu arada ‘Nasrettin Hoca Aramızda’ başlıklı kitabıma haksızlık da yapmak istemiyorum. Çünkü yaptığım araştırmalara göre kitabımın bir benzeri yok. Kitabımdaki fıkralar, konularını günlük yaşantımızdan almaktadır. Piyasada yer alan Nasrettin Hoca fıkraları kitapları ise derlemedir. Yani bilinen ve bilinmeyen fıkralardan oluşmaktadır. Kitabımın bir diğer özelliği ise hem büyüklere hem de küçüklere hitap etmesidir. Bu durumu kitap fuarlarında açıkça görmekteyiz. Eğer ‘Nasrettin Hoca Aramızda’ ya özelbir şey söylemem gerekirse… Kendisini çevresine dinletmek ve dikkatlerini çekmek isteyenlerin bu kitabı okumalarını öneriyorum.
Sizin bir mizah yazarı olarak beslendiğiniz damarın son yıllardaki değişimi hakkında ne düşünüyorsunuz. Özetle,Aziz Nesin ekolünün bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Ben çocukluğumda Aziz Nesin; gençliğimde Muzaffer İzgü’nün öykülerini okudum. Yani onlarla büyüdüm. İlk mizah yazım, lise son sınıfta, dönemin efsane dergisi Gırgır’da yayımlandı. Üniversite yıllarına geldiğimde, öykülerim edebiyat dergilerinde yer almaya başladı.Bu dönemde edebiyat dergileri birer okul gibiydi. Bu dergilerden ve edebiyat çevresinden çok şey öğrendim. Destek olan da oldu, yol kesen de. Bunlar her zaman olan şeyler… Ancak önemli olan yoldan geri dönmekti…Ben mizahtan dönmedim!
Bu arada, bir anımı anlatmak isterim. Kasım-1979’da İzmirli şairlerden Hüseyin Yurttaş, Dönemeç edebiyat dergisinde yayımlanmak üzere benden bir mizah öyküsü istedi. Çok heyecanlandım. İsteğini hemen yerine getirdim. Hüseyin Yurttaş, öykümün birinci sayfasına kendi el yazısıyla ‘ocak’ yazıp parafını attı. Yani öyküm, 1980 yılının ocak ayında Dönemeç Edebiyat Dergisi’nde yayımlanacaktı. Yayımlanmadı… Çünkü o dergide, o tarihlerde yeni yeni ünlenen Muzaffer İzgü de yazıyordu. Bence başka bir açıklaması yok. Aylar sonra öykümü geri aldım. A-4 kağıdına daktilo ile yazılmış üç sayfalık öyküyü 38 yıldır saklıyorum.
Mizahta hangi yoldan gittiğiniz önemli. Ben adını belirttiğim ustaların açtığı yoldan gidiyorum. Beş yıl kadar önce, bir mizah festivalinde, çok bilinen bir mizah dergisinin yetkilisi bir mizah öykümü okuduktan sonra, “Öykü çok güzel ama biz, böyle bir öykü yayımlamayız. Çünkü, bizim hedef kitlemiz 18-25 yaş. Onlar,argo ve küfür istiyor” demişti.Bu sözler, mizahın bugün içinde bulunduğu durum hakkında yeterince fikir veriyor.
Son yıllarda çabuk tüketilen anlık bir mizah anlayışı yaygınlaştı. Bu mizaha argo ve küfür karıştı. Benim mizahımda ise, belden aşağı esprilere yer yoktur. Argo ve küfre karşıyım. Kimseyle alay etmem, kimseyi aşağılamam. Çünkü kitaplarımı çocuklar da okuyor. Ancak eleştiri elbette var. Kime kızsam, öykülerimin kahramanı yapıyorum…
Mizah açısından bir başka sorun, mizahın edebiyat içerisinde yeterince yer bulmamasıdır. Mizah, ‘üvey evlat’ muamelesi görüyor. Ancak bu durum, bugünün sorunu değil. Bunu, edebiyat dergilerinin mizaha ayırdığı yere baktığımızda açıkça görebiliriz. Oysa edebiyat, mizahtan yararlanmalıdır. Mizahı edebiyatın bir dalı saymayan ve beni görmezden gelenlere gülüyorum.
Sonuç olarak, günümüzde Aziz Nesin ya da Muzaffer İzgü ekolünün durumu iç açıcı değil. Yazılı ve görsel medyanın gerçek mizaha yer vermemesi de bu konuda olumsuz bir etken. Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü’nünaçtığı yolda yürüyen mizahçıların sayısı, parmakla gösterilecek kadar az. Mizah adı altında okuduğum öykü ve yazıların çoğunu beğenmediğim bir gerçek. Gereken özen gösterilmiyor. Çünkü mizah yaparken kolaya kaçıyorlar, günlük esprilerden yararlanıyorlar. Ayrıca mizahçının bir dünya görüşü olmalı, çoğunda o da yok.
Yeri gelmişken bir örnek vermek isterim. Geçen yıl (2017) Muzaffer İzgü gülmece öykü yarışmasında 1.lik ödülü alan kişinin kitabında şu cümleler yer almaktadır:
“S.kerim senin ecdadını.” (Sayfa 104)
“Bir orospu gülüşü çaktı.” (Sayfa 113)
“S.ktiğimin hayatı…” (Sayfa 115)
Oysa Muzaffer İzgü, öykülerinde belden aşağı espri ve kelimeler kullanmamıştır.
Uzun lafın kısası, Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü’yü okumadan mizah yazarı olunmaz.
Mizah çizgisi ve entellektüel donanım açısından bugünün mizahçısını değerlendirir misiniz?
Kendi kişisel çıkarlarından dünyaya bakanlar, entelektüel olamaz. Entelektüel yazar sayısı çok olmadığına göre, entelektüel mizah yazarı da azdır. Aslında mizah yazarı olmak, entelektüel olmayı gerektirir. Çünkü (Entellektüel) mizahçı özgür düşünür, haklının yanındadır. Haksızlığı ve yoksulluğu barındıran sistemi eleştirir, kişileri değil. Güncelin farkındadır, olayları yorumlarken boyut katar.Bu kapsamda, mizahçı olarak adlandırdığımız kişilerin birçoğunun entelektüel olduğunu söyleyebilir miyiz? Bence hayır…