KAN KIRMIZI HAYAT ÜZERİNDEN VEYSEL ÇOLAK ŞİİRİNİ OKUMAK İÇİN 10 NEDEN
1- Seksen sonrası şiirinden ve Yeni Bütüncü Şairler’den ayrılarak; o dönemin zaman zaman tek düzeye ve tekrara düşen şiirinden sıyrılarak bu eksenden ayrılmış ve kendi şiir dilini özgünleştirerek, iyice inceltip etkin bir hale getirmiştir.
2- Kendini aynılaştıran ve sıradanlaştıran bir şiirden hep uzak durmuş; hep taze ve yeni imgenin peşine düşmüş, yaşı ilerledikçe yaratıcılığını kaybetmek yerine şiirini hep dinç tutarak, yaşanılan hayatın çarpıcılığını imgeleştimeyi, hep yeni kalmayı benimsemiş ve sevmiştir.
(/Yaşadıklarımız derimin altında mayalanıyor/, /bir yerlerde canım bölüşülüyor/, /kanında dolaşan paslı bir çivi, bir yırtık anı/, /acılardan yapılmış bir heykeliz kimsenin görmediği/)
3- Türk şiirinde “büyük ve iyi” şair tanımlamasını hak eden şairler arasında; sermayeye yaslanmadan, sistemin içerisinde çok da dolaşıma girmeden, kendi şiirini kurmuş bir şairdir. Sermayenin ve edebiyattaki hegomanyanın pohpohladığı ve sınırsız destek verdiği bu yapıya rağmen ayakta kalarak büyük şair sıfatını almıştır.
An’ın şiirinin tasvirini çok iyi yapıp, o dokunun içine insanı çekerek şiirine yeni akışlar getirmiştir ve an’ı şiir diliyle katmanlı bir şekilde öyküselleştirmiştir. /…otobüs durağına kaybolmaya giderim/ denizi özleyen işçiler gelir, rimeli yoksul kızlar/ herkes birbirinin içinde ürkek yabancı gibi/ aşksız bir gece var hepsinin yüzünde/
4- Dünya ölçeğinde yazan, kendi toplumsal kaderlerini ve ülke sosyolojilerini, vatan parçalanmışlıklarını ve halkların diliyle-diniyle ezilmişliklerini, gördükleri eziyetleri ve baskıları; şiir yoluyla dünyaya duyuran Filistinli, Lübnanlı, Mısırlı uluslararası şairler-yazarlar (Adonis, Mahmud Derviş, Necip Mahfuz, Saffena, Muhammad Maghut vs); kendi vatan acılarını dünyaya taşırken; Veysel Çolak dünyanın problemlerini ve bu tip ülkelerin coğrafya acılarını, kendi ülke sıkıntılarını Türk şiirinde işleyerek; yerelden dünyaya giden izleği dünyadan yerele taşımakta öncülük etmiştir. Son kitabı KAN KIRMIZI HAYAT, kan kırmızı portakal gibi olan hayatların ve parçalanmışlıkların nereden nereye getirildiğinin güzel bir kanıtıdır.
(/bir bıçağın ağzında anlatırız boyuna, gırtlağımız yırtılır/ değişip durur insandaki harita, çaresiz…/)
5- Dünyada köşe edinmeye çalışan sanatçıların içerisinde, bir köşesinde koskoca bir dünya edinerek; yeryüzüne seslenmeyi bilmiştir.
6- Kafiyesiz, uyaksız, çalışılmış bir ses örgüsü ve düzeni dışında lirik bir şiir oluşturarak, aslında şiirin seslerin dışında da ÇOK SESSİZ VE ETKİLİ yazılabileceğini göstermiş ve şiirini bu yolda katmanlaştırarak, akıcı bir şiir dili yaratmıştır.
(/Sanki ilk kez konuşuyorsun, sözlerin koynuma düşüyor/ bilmiyorum nerede unutuldu beklediğim şey/ heer yerdeyim, gelmeseydin eğer/ çocuklara kaybolmuş bir nehri anlatacaktım./,
/Belki anımsayan olur, onlara gökyüzü gönder/ ben burada beklerim, o yangını başlatırım yeniden/ paraların turasını silerim, tırmanarak geçerim kendimi/ kalbime tutun, düşmezsin, orasıdır sana ayırdığım yer/)
(/yokluğunda ellerimi bulamıyorum/ özlemek nasıl söylenir bilmem/ neredeysen işte, buradan uzanıp yaslanıyorum omzuna/, diyecek kadar aşkın naifliğini ön plana çıkaran şiirler yazmıştır. Şiirine kendi kendine akan bir dil yaratmıştır.
7- Şiirlerin de, yerine göre mutsuzluktan fazla mutluluk mevcuttur.
/Yaşadıklarımın hepsi aklımda, ama yerleri değişmiş/ çekip giderken yüzünü ve sesini kurtarmıştım/ “seni seviyorum,” diyen bir çocuğun./,
/Apansız oluyor her şey, suyu insanlara bölüyorum/çocukları oyunlara bölüyorum, gökyüzü herkese/ böyle olunca örgütleniyor aşk, sen gülüyorsun/ içimde bir orman ayaklanıyor, bunu anlasan./,
/Her şeyi yeniden başlatıyorum sendeki ışıltıdan/ iki omzunda kuşların kardeşliği/ sırtın bir oyun parkı, saçların çocuklara uçurtma/,
/O çılgın sevinci artık uyandırmalı/ sonra sokakların sesi de duyulur birden/ bir bir açılır pencereler yağmura/ gözlerin ayaklanır, kanın kudurur/ gökyüzü de eğilir, usulca öpüverir dudağından/
8- Her şeye rağmen, kana boyanmış bu yeryüzünde umudunu kaybetmeden yazan ve şiir parıltısıyla bunu okuyucuya aktaran, aynı anda hüzün denizinde kaybederken bir yakamoz gibi ümit ışığını da gök ile deniz arasına sıkıştırıp; insanı arafta bırakan bir şiir yazarak, hayatın olumlu yanlarının da hep var olduğunu vurgulamıştır.
(/herkesten sakladığım şey sende kalsın/ bir de tenimin sıcaklığı/, /…saçaklanır duru arkadaşlıklar, kalem sevgililer olur/ böyledir bir miting alanı olmak, böyledir böğürtlenlerin tadı/ bir de çocukların sevincini köpürten anlar…/)
9- Halen Türkiye gerçeğini yazabildiği, günümüzün siyasi iklimini ülkemiz ve dünya ülkeleri adına çekinmeden şiirine taşıyabildiği için, ülkemiz ve dünya iktidarını eleştirebildiği için önemlidir. Bu şiirleriyle Türkiye’de politik şiir ve düzeni eleştiren şiir yazılıyor mu sorusuna cesaretle cevap vermektedir.
(/Türkiye; suları buharlaşmış, toprağı sancılı/ değişmiyor hiçbir şey, zaman katran karası/ dokunsam, kanıyor çıplaklığın., Oğulları kurşuna dizilirken anneler ölür/ oturup gecenin kıyısına bunu düşün istersen./,
/Ülkenin yağmaladığı gündü, çirkindi siyasiler/ bataktı karanlıkta geçilen şehir: Ankara./,
/bebekleri bozup silah yapıyor dünyayı kemiren biri/ korkutuyor herkesi toprağın çektiği acı/ bir kişi yakıyor kendini, sonra bir kişi daha…/,
/Türkiye caddesinde, buz kesen bir yazdasın/ ne çok karanlık yaşıyorsun itildiğin yerde/ bir yanın sancılı kalabalık, bir yanın derin boşluk./)
10- Her şiirini infilak noktasında bitirdiği için okunmalıdır . Şiirlerinin son dizeleri hep zirvede bitmektedir.
(/o aşkı yaşa, bir silah gibi korusun seni./,
/sevgi yanmıyor ateşe atılsa da./,
/- İnemedi yere, o uçak bugün düştü./,
/size kalırsa biçimsizin biriyim/ ama bile bile öyle, bir hançer biçimiyim/,
/biliyorum, ölürüm/ bir an beni düşünmese, ben onu düşünmesem./)