Enver Bey, II. Yeni’den kalan son anı, son edebiyat insanıydı.
Son üç yıldır Tüyap’larda beraberdik. Onun sohbetlerini, geçmişte Türk Edebiyatı’na imzasını atan şair ve yazarlarla anılarını dinlerdik. Onun yanında kim sıkılırdı ki? İronisi bol, edebiyat anlatıları bizleri hem güldürür, hem düşündürürdü. Anlattığı her anıdan sonra hafif ciddileşir ve konuşmasının sonunu bir öğütle bağlardı. Çok güzel ellerin arasında yetişmiş, onlarla değerli anılar yaşamıştı. Bize de çoğu zaman nefesimizi tutarak, bu anıları dinlemek kalırdı. Onunla birlikte zaman geçirmenin bizim için bir ders, bir şans olduğunu zamanla öğrendim.
Enver Bey’le ilk İstanbul Tüyap’ta tanıştım, Yasakmeyve’den çıkan “Yokoluş Bir Sözcükse” kitabım için ilk imzama gidince. Önce hiç konuşmadım. Soru sormayı, karşısındakini tahlil etmeyi ve sonra teşhis koymayı sevdiğini ilk karşılaştığımızda gördüm. Kendini hemen gösteren, tanıştığı biri için; “bu insan nasıldır, nedir, ne değildir” diyen, hafifçe hissettirmeden inceleyen, irdeleyen ve son sözünü de açıkça söyleyen biriydi. Bilirdi; şiiri var mıydı, vardıysa nasıldı, büyür mü küçülür mü, söylerdi. Elbette ki, beni de teşhis edip, nasıl bir insan olduğumu yanında beş dakkamı doldurmadan söylemiş, beni şaşırtmıştı. (Şiirde de herkese söylediği şey şuydu; “öyle bir şiirle gelin ki, beni şaşırtın”)
Evet, Enver Bey açık sözlü, dobra biriydi ama o dobralığında bile mutlaka bir kibarlık, incitmeden açıklama yapan zarif bir kişilik vardı. Eleştirirken, kırmadan yapardı bunu. Herkesin ayrıntılar peşinde koştuğu bir zamanda, o kestirmeden sona gider, soracağını sorar ve fikrini belirtir ama kimseyi incitmezdi. Bu edebiyat camiasında, davranışların çok o önem taşıdığını tahmin edersiniz.
Yanlışlar yapsanız, çamlar devirseniz de hoş görürdü. Yanlışlarınızı düzeltirdi de. Onun için aslolan, yapılan işti. Her ay yanına gidiyor, yayıncılık, şiir, şair, etkinlik, vs üzerine sorular soruyordum. O da hiç yüksünmeden bana örneklerle açıklamalar yapıyordu. Yanına giden hiç kimseyi reddettiğini ya da üzdüğünü sanmıyorum. Yanına gittiğimde, şairlerden konuşurduk. Bazı gençleri bana sorar, konuşurduk. Bir gün dayanamayıp şiirimi sordum. Çünkü herkesin şiirinden söz ediyorduk ama bana sıra gelmiyordu bir türlü. “Şiirini sevmesem basmazdım ama biliyorsun ki kumaşın daha büyük şiir yapmaya uygun, büyüyecek bir şiir” dedi. “Büyük şiiri yazmaya çalışacağım“ dedim. “Yazmaya çalışacağım deme hiçbir zaman Nisa, yazacağım de” dedi. Motive etmesini iyi biliyordu. Ondan ayrıldığımda uğraştığım şiirin boyutu büyüyor, ciddiye daha büyük ciddiyete biniyordu iş.
Evet…Enver Bey’i özlüyorum. Onu ziyaret etmek, ona akıl danışmak, metropol İstanbul’un yoruculuğunu şikayet etmek istiyorum. Şiirle ilgili sorular sormak istiyorum. Güvenilir, neysem oyum rahatlığında bir edebiyatçı, şair ağabeyimi kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyorum. Herkesin kırmak konusunda uzmanlık kazandığı günümüzde, zerafeti ve ironisini şiirine kadar taşıyan bu güzel insana sevgi ve rahmet gönderiyorum.
Onun Varlık Dergisi başta olmak üzere pek çok çalışmaya imzasını atmış olması, yıllarca köklü olan bu dergiyi ve edebiyat çevresini koordine edip bir arada tutması, varlığını önemli kılan unsurlardandır. Şiiriyle, geçmişi ve bugünü birleştiren güçlü karakteriyle iyi bir dosttu da.
Türk ve Dünya Edebiyatı’na emeği geçti ve pek çok gence yol gösterdi. Ben onu son yıllarında tanıdım. Buna rağmen, benim edebiyat hayatımda önemli rol oynadı. Onu özlüyor, sevgiyle anıyorum.